küsuratlar ve küçük farklar zarar vermez diye, daha tam
tamına tahkikî bir tarzda bütün kur’ân’ı, bütün hurufatıy-
la ve kelâm ve kelimatıyla hesap etmeye ve letaifi i’cazi-
yeyi onunla tam takviye etmeye vakit bulamadım. zalim-
ler bana vakit bırakmadılar. Ben de o takribî mikyasla-
rımla ve mahfuzatımla ve eski ulemanın hesaplarına ve
kenzü’l-Arş duasındaki adetlerime iktifa eyledim.
ì®í
Œ
135
œ
nazif Çelebi’nin İnebolu halis kardeşlerimizin namına
bayram tebriki ile ve
Zülfikar
’ın gayet dikkat ve ehemmi-
yet ve ihtiyatla devam-ı hizmeti ve Mucizat-ı kur’âniyeyi
de bitirip zeyillerinden bir kısmını da tamam etmesi ve
Abdurrahman salâhaddin’in Amerika misyonerlerine
dört beş ay okutturduğu
Asa-yıMûsa
ve Mucizat-ı Ahme-
diyeyi emin bir vasıta ile bizim namımıza Camiü’l-ez-
her’e hediye edip göndermesini ve ehemmiyetli bir nur
Şakirdi Ahmed kureyşî’nin onların makinesinin masrafı-
na yüz banknot vermesini beyan eden bir mektubunu al-
dım.
Bu kahraman nazif kardeşimize ve gayet ciddî ve se-
batkâr ve tam alâkadar İnebolu nurcularına ve Ahmed-i
kureyşî ve rüfekalarına, hem bayramlarını, hem devamlı
hizmetlerini, hem yüksek sadakatlerini, hem
Zülfikar
’ın
tab ve muvaffakiyetini, hem salâhaddin’in Camiü’l-ez-
her’le Medresetüzzehra’nın münasebetini temine
Emirdağ Lâhikası – ı | 315 |
vazgeçmeyen, sebatlı.
şakirt:
talebe, öğrenci.
tab:
kitap basma.
tahkik:
inceleme, araştırma.
takribî:
kesin olmayan, ihtimale
göre olan, aşağı yukarı, tahminî.
takviye:
kuvvetlendirme, sağlam-
laştırma, teyit ve tasdik etme.
tarz:
usul, yol.
temin:
elde etme.
ulema:
âlimler, bilginler, ilim sa-
hipleri.
vasıta:
alet, araç.
Zalim:
zulmeden, acımasız ve hak-
sız davranan.
zeyil:
ek, ilâve.
alâkadar:
ilgili, ilişki.
banknot:
kâğıt para.
beyan:
açıklama, bildirme,
izah.
Camiü’l-Ezher:
Mısır’daki Ez-
her Üniversitenin adı.
ciddî:
ağırbaşlı, hâlleri sakin
olan kişi.
devam-ı hizmet:
hizmettin
sürekliliği.
ehemmiyet:
önem, değer,
kıymet.
emin:
güvenilir, emniyet sa-
hibi.
gayet:
son derece.
halis:
her amelini, yalnız Allah
rızası için işleyen.
hurufat:
harfler.
ihtiyat:
tedbirli hareket etme.
iktifa:
yeterli bulma, kâfi
görme.
kelâm:
söz, ibare, fıkra.
kelimat:
kelimeler, sözler.
küsurat:
küsurlar, artan kısım-
lar, artıklar.
mahfuzat:
ezberlenmiş şey-
ler.
masraf:
harcama sarf etmek.
mikyas:
nispet, derece, ölçü.
misyoner:
Hıristiyanlığı neşre
ve tanıtmaya çalışan kimse.
muvaffakıyet:
başarma, ba-
şarılı olma.
münasebet:
ilgi, alâka, yakın-
lık.
nam:
yerine, vekillik.
Nur:
Risale-i Nur.
Nurcu:
Bediüzzaman Said Nur-
sî’nin eserlerine ve fikirlerine
taraftar olan, Risale-i Nur’ları
okuyup neşreden kimse.
rüfeka:
arkadaşlar, refikler.
sadâkat:
bağlılık, doğruluk.
sebatkâr:
sebat eden, sö-
zünde ve kararında duran,