Emirdağ Lâhikası - page 215

Vallahcemilsin,yeterartıkbucelâlin!
Gösterbizeeynur-iMuhammed,birkerecemalin!
Dergâhınıaç,etbizeihsan,yineeynur-iRisalet!
Bizdertlikuluz,kılbizederman,yineeynur-ihakikat!
Emmareolannefsimizinemrineuyduk,
Verbizleresennurileîkan,yineeynur-iKur’ân!
Hırsateşisönsündegönülgülşenedönsün,
Saçnurunu,hemfeyziniheran,yineeynur-iiman!
Sennur-iBedi’,nur-iRahîmsin,bizelûtfet,
Hepisteğimizaşkileiman,yineeynur-iİlâhî!
Dininçekilip,devgibisaldırmadavahşet,
Rahmetbizi,garketmeyetufan,yineeynur-iRahmanî!
Pürnuraboyansınbütünâfâk-ıcihanın,
HeryerdeokunsundabuKur’ân,yineeynur-i­
Sübhanî!
Mahbubunauyduk,hepimizümmetiolduk,
Ağlatmayeter,etbizihandan,yineEynur-iRabbanî!
OlRavza-iPak-iAhmedi(
AsM
)gösterbizebirdem,
Artıkolalımheponakurban,yineEynur-iSamedanî!
İslâm’azaferverbizikurtar,bizigüldür,
A’damızıethakileyeksan,yineeynur-iFurkanî!
Herbelde-iİslâmile,olsunbuyeşilyurt,
Tâhaşrekadarcennet-icanan,yineeynur-iimanî!
Emirdağ Lâhikası – ı | 215 |
nur:
aydınlık, parıltı, ışık.
nur-i Bedi’:
eşsiz nur, hayret verici
güzellikte nur.
nur-i Furkanî:
Kur’ân-ı Kerîm’in
nuru, ziyası, ışığı.
nur-i hakikat:
hakikat nuru, ger-
çeğin aydınlığı.
nur-i ilahî:
Allah’ın verdiği nur.
nur-i iman:
iman nuru, Allah’ın
varlığına, yaratıcılığına inanmadaki
gönül, kalp ve fikir aydınlığı.
nur-i imanî:
imandan gelen nur,
aydınlık, parlaklık.
nur-i kur’ân:
Kur’ân-ı Kerîm’in
nuru, aydınlığı, ışığı.
nur-i muhammed:
Hz. Muham-
med’in (asm) nuru, ışığı.
nur-i risalet:
peygamberlik nuru.
pürnur:
nur dolu, nur içinde, nurlu,
aydınlık.
rabbanî:
terbiye ve idare eden
Cenab-ı Hak.
rahmet:
Allah’ın kullarını esirge-
mesi, onlara maddî ve manevî ni-
metler vermesi.
samedânî:
Allah’a, Onun ezelî
kuvvet ve kudretine mensup, her
şey kendisine muhtaçken, O hiç
bir şeye muhtaç olmayan Allah ile
ilgili olan.
tufan:
çok şiddetli yağmur ve sel.
ümmet:
hak dine davet etmek
için Allah tarafından kendilerine
peygamber gönderilen ve bu pey-
gambere inanıp bağlanan cemaat,
topluluk.
vahşet:
yabanîlik, vahşilik.
yeksan:
bir, beraber, eşit, denk,
aynı seviyede.
a’dâ:
düşmanlar.
afak-ı cihan:
dünyanın ufuk-
ları.
aşk:
Allah sevgisi.
belde-i islâm:
İslâm beldesi,
İslâm memleketi.
celâl:
Allah’ın Kahhar, Cebbar,
Mütekebbir gibi sertlik, hışım-
lılık, yücelik ifade eden nite-
likleri hakkında kullanılan, Al-
lah’ın güzel isimlerinden biri.
cemal:
güzellik, Cenab-ı
Hakk’ın lütuf ve ihsanı ile te-
cellisi.
cemîl:
güzellik sahibi olan zat,
Allah.
Cennet-i canan:
sevgililerin,
dostların cenneti.
dem:
an, vakit, saat, zaman.
dergâh:
sığınılacak yer; büyük
bir huzura girilecek kapı.
derman:
ilaç, çare.
feyz:
bolluk, bereket; ilim, ir-
fan, manevî gıda.
gark:
daldırma, dalma, boğma.
gülşen:
gül bahçesi, güllük.
hâk:
yer.
handan:
gülen, gülücü, neşe-
lenen, şen.
haşir:
kıyametten sonra bütün
insanların bir yere toplanma-
ları, Allah’ın, ölüleri diriltip
mahşere çıkarması, kıyamet.
hırs:
açgözlülük, kanaatsizlik.
ihsan:
bağışlama, ikram etme,
lütuf.
iman:
inanç, itikat.
kul:
köle, abd.
lütuf:
güzellik, hoşluk, iyilik,
ihsan.
mahbup:
sevgili, sevilen, mu-
habbet edilen.
nefis:
kötü vasıfları kendisinde
toplayan hayırlı işlerden alıko-
yan güç.
1...,205,206,207,208,209,210,211,212,213,214 216,217,218,219,220,221,222,223,224,225,...1032
Powered by FlippingBook