Œ
76
œ
Aziz,SıddıkKardeşlerim!
Cenab-ı Hakka hadsiz şükür olsun ki, çoktan beri bek-
lediğim bir ciddî yardım, konya ulemasından görülmeye
başladı.
evet, risale-i nur medreseden çıkmış, ilim içinde ha-
kikate yol açmış, hakikî sahipleri ve taraftarları medrese-
den çıkan hocalar olduğuna binaen, umum Anadolunun
eskiden beri parlak ve faal bir medresesi konya şehri ol-
duğundan, o mübarek medresenin şakirtleri kendi malla-
rı olan risale-i nur’a sahip çıkmaya ve sarılmaya başla-
dığını sabri’nin mektubundan anladım ve buraya, kon-
ya’ya yakın geldiğime ruhucanımla memnun olup, bana
gelen bütün sıkıntılara sürurla mukabele edip tahammül
ediyorum.
Başta, çok mübarek tefsirin çok muhterem ve kıymet-
tar sahibi olan Hoca Vehbi efendi olarak, risale-i nur’u
takdir edip alâkadarlık gösteren bütün konya ve civarı
ulemalarını, bütün kazançlarıma ve dualarıma şerik et-
tim. Ve has kardeşlerim dairesi içinde isimlerini bildiğim
zatları, isimleriyle dua vaktinde yad ediyorum. risale-i
nur Şakirtlerindeki şirket-i maneviye itibarıyla, benim
çok noksan kazancımdan hisse aldıkları gibi, bütün
şakirtlerin bütün kazançlarından da hisseler almaya yol
açıldığını, benim tarafımdan selâmımı, hürmetlerimle
onlara tebliğ ediniz.
alâkadar:
ilgili, ilişkili, münasebetli,
bağlı.
aziz:
izzetli, muhterem, saygın.
binaen:
-den dolayı, bu sebepten.
ciddî:
mühim, önemli.
civar:
çevre, yöre, etraf.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
| 224 | Emirdağ Lâhikası – ı
faal:
çalışkan, gayretli.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
hakikat:
gerçek, doğru.
hakikî:
gerçek, sahici.
hisse:
pay, nasip.
hürmet:
saygı.
ilim:
bilgi, marifet.
kıymettar:
kıymetli, değerli.
medrese:
eğitim ve öğretim
kurumu.
muhterem:
saygı değer, hür-
mete layık, saygın.
mukabele:
karşılık.
mübarek:
feyizli, bereketli,
kutlu.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eser-
lerinin adı.
ruh:
dirilik kaynağı, hayatın te-
meli ve sebebi olan manevî
varlık.
selâm:
barış, rahatlık, selamet
ve esenlik dileme.
sıddık:
çok doğru, dürüst,
hakkı ve hakikati tereddütsüz
kabullenen.
sürur:
sevinç, mutluluk.
şakirt:
talebe, öğrenci.
şerik:
ortak.
şirket-i manevî:
manevî şir-
ket, manevî ortaklık.
şükür:
teşekkür.
tahammül:
yüklenme, yüke
katlanma.
takdir:
kıymet verme, be-
ğenme.
taraftar:
benimseyen, isteyen.
tebliğ:
ulaştırmak, bildirmek.
tefsir:
Kur’ân-ı Kerîm’i açıkla-
mak maksadıyla yazılan kitap.
ulema:
âlimler, bilginler, ilim
sahipleri.
umum:
bütün, herkes.
yâd:
anma.
zat:
kişi, şahıs.