Emirdağ Lâhikası - page 231

dehşetli zındıka varken, müptedilerle uğraşıp, onları din-
sizlerin tarafına sevk etmemek gerektir. eğer size ilişmek
için gönderilmiş hocalara rastgelseniz, mümkün olduğu
kadar münazaa kapısını açmayınız. İlim kisvesiyle itiraz-
ları, münafıkların ellerinde bir senet olur. İstanbul’da
ihtiyar hocanın hücumu ne kadar zarar verdiğini bilirsi-
niz. elden geldiği kadar risale-i nur lehine çevirmeye
çalışınız.
Umum kardeşlerime birer birer selâm...
ì®í
Œ
79
œ
ÇokAziz,Sıddık,Kahraman,BahtiyarEmirdağlıKar-
deşlerim!
geçirdiğiniz çok büyük afeti müş’ir, mübarek efendi-
miz hazretlerinin çok ehemmiyetli ve çok kıymetli ve
perde altında çok müjdeli lütufnamelerini aldık. Her bi-
rerlerinize, hususan bu yangında daha çok tehlike atla-
tan kardeşlerime, bura ve bu civar talebeleri namına bü-
yük geçmiş olsun der ve bu vesile ile dehşetli küfr-i mut-
lak yangınının mahallemizi sardığı ve kızıl kıvılcımlarının
saçaklarımıza sıçramak üzere olduğu bir hengâmda,
umum ehl-i iman ve hususan nurcular namına, o maddî
yangında çocuk Ceylân’ın ağlamakla medet istemesi gi-
bi, bir manevî Ceylân olarak, o büyük ve çok müşfik üs-
tada “Medet! Biz yanıyoruz, mahvolduk” diye niyaz ey-
lerim.
Emirdağ Lâhikası – ı | 231 |
okuyup neşreden kimse.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
adı.
selâm:
barış, rahatlık, selamet ve
esenlik dileme.
senet:
güvence, dayanak.
sevk:
yöneltme, gönderme.
sıddık:
çok doğru, dürüst, hakkı
ve hakikati tereddütsüz kabulle-
nen.
talebe:
istekli, öğrenici.
umum:
bütün, herkes.
Üstad:
Bediüzzaman Said Nursî.
vesile:
bahane, sebep.
zındıka:
dinsizlik, inançsızlık.
afet:
belâ, musibet, büyük fe-
lâket.
aziz:
izzetli, muhterem, say-
gın.
bahtiyar:
bahtlı, talihli, mutlu.
civar:
çevre, yöre, etraf.
dehşetli:
ürkütücü, korkunç.
ehemmiyetli:
önemli.
ehl-i iman:
inananlar, iman
sahipleri.
hengâm:
zaman, sıra.
hususan:
bilhassa, özellikle.
ihtiyar:
yaşlı.
ilim:
bilgi, marifet.
itiraz:
direnme, karşı koyma.
kızıl:
çok, aşırı derecede, müf-
rit.
kisve:
elbise, kılık.
küfr-i mutlak:
mutlak küfür,
hiç bir imanî hükmü, delili ka-
bul etmeme, kesin ve tam bir
inkar.
leh:
fayda, taraf.
lütufname:
lütuf listesi.
maddî:
madde ile alâkalı.
mahv:
perişan etme, harap
etme.
manevî:
manaya ait, maddî
olmayan.
medet:
inayet, yardım, imdat.
mübarek:
feyizli, bereketli,
kutlu.
münazaa:
düşmanlık, husu-
met.
müptedi:
yeni başlayan,
acemi, daha işin başında olan.
müşfik:
şefkatli, merhametli,
sevgi ve ilgi gösteren.
müş’ir:
işaret eden, emir ve-
ren.
nam:
ad.
niyaz:
yalvarma, yakarma.
Nurcu:
Bediüzzaman Said Nur-
sî’nin eserlerine ve fikirlerine
taraftar olan, Risale-i Nur’ları
1...,221,222,223,224,225,226,227,228,229,230 232,233,234,235,236,237,238,239,240,241,...1032
Powered by FlippingBook