İ k i nc i s i :
üç yüz elli milyon Müslümanların nefretle-
rini kardeşliğe çevirmekle, bu memleketin en büyük nok-
ta-i istinadını temin etmektir.
ì®í
Œ
75
œ
a
FYON
E
mNiYET
m
ÜdÜrÜNE dErim ki
:
MüdürBey!
dünyada, eski zamandan beri görülmemiş bu derece
kanunsuz ve manasız ve maslahatsız tecavüzler bana gel-
diği hâlde neden aldırmıyorsunuz?
Bir misali: Camiye, hâlî zamanda, cemaat hayrına sa-
hip olmak için, bazı bir iki adamdan başka kimseyi yanı-
ma kabul etmediğim hâlde, resmen “kat’iyen camiye
gitmeyeceksiniz” deyip, bu gurbette, hastalık ve ihtiyar-
lık ve yoksulluk içinde bu ihanet hangi kanunladır? Han-
gi maslahat var? Haberim olmadan, camiin hâlî bir ye-
rinde iki üç tahta, bir kilimle beni üşütmemek fikriyle bir
zatın yaptığı iki kişilik bir settare yüzünden, ehemmiyet-
li bir mesele şeklinde, hem bana, hem umum halka
manasız telâş vermek hangi kanunladır? Hangi maslahat
var? soruyorum.
Bana bu ihanetleri yapanların hiçbir bahaneleri yok-
tur. Yalnız teveccüh-i ammeyi bahane edip, “Bu menfî
adama neden hürmet ediyorsunuz?”
bahane:
vesile, sebep.
cemaat:
bir mezhebe veya bir
gruba bağlı olanların oluşturduğu
topluluk.
ehemmiyetli:
önemli.
gurbet:
gariplik, yabancılık.
| 222 | Emirdağ Lâhikası – ı
hürmet:
saygı.
ihanet:
hıyanet, arkadan
vurma.
kat’iyen:
hiç bir zaman, asla.
mana:
anlam.
maslahat:
fayda, maksat.
menfi:
olumsuz, müspet ol-
mayan.
mesele:
konu.
misal:
örnek.
nokta-i istinat:
dayanak nok-
tası, güvenme ve itimat nok-
tası.
resmen:
resmî olarak, resmî
bir şekilde.
settare:
örtünecek, gizlene-
cek, saklanacak yer.
tecavüz:
saldırma, sınırını
aşma.
temin:
sağlamlaştırma, sağ-
lama.
teveccüh-i amme:
genel te-
veccüh, umumun, herkesin,
halkın yönelişi.
umum:
bütün, herkes.
zat:
kişi, şahıs.