Emirdağ Lâhikası - page 217

“Aman, aman said’e yanaşmayınız! Hükûmet takip edi-
yor” diye zayıfları vazgeçirmeye çalışıyorlar. Hatta bazı
genç talebelere, hevesatlarını tahrik için, bazı genç kızla-
rı musallat ediyorlar. Hatta risale-i nur erkânlarına kar-
şı da, benim şahsımın kusuratını, çürüklüğünü gösterip,
zahiren dindar ehl-i bid’adan bazı şöhretli zatları göste-
rip, “Biz de Müslümanız, din yalnız said’in mesleğine
mahsus değil” deyip, bize karşı perde altında cephe alan
zındıklara ve anarşîlik hesabına o safdil ehl-i diyanet ve
hocaları alet edip istimal ediyorlar. İnşaallah bunların bu
plânları da akim kalacak.
Böyle heriflere dersiniz:
“Biz, risale-i nur’un şakirtleriyiz. said de, bizim gibi
bir şakirttir. risale-i nur’un menbaı, madeni, esası da
kur’ân’dır. Yirmi senedir emsalsiz tetkikat ve takibatla
beraber, kıymetini ve galebesini en muannit düşmana da
ispat etmiştir. onun tercümanı ve bir hizmetkârı olan
said ne hâlde olursa olsun, hatta said de –el’iyazü bil-
lâh– risale-i nur’un aleyhine dönse, bizim sadakatimiz
ve alâkımızı inşaallah sarsmayacak” deyip, o kapıyı ka-
parsınız. Fakat, mümkün olduğu kadar risale-i nur’la
meşgul olmak, elinden gelirse yazmak, ve mübalâğalı
propagandalara hiç ehemmiyet vermemek ve eskisi gibi
tam ihtiyat etmek gerektir.
Umum kardeşlerimize birer birer selâm ve dua ediyo-
ruz.
SaidNursî
ì®í
Emirdağ Lâhikası – ı | 217 |
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
adı.
sadâkat:
bağlılık, doğruluk.
safdil:
saf gönüllü; hile, oyun bil-
meyen, kolay aldatılan.
selâm:
barış, rahatlık, selamet ve
esenlik dileme.
şakirt:
talebe, öğrenci.
tahrik:
hareket ettirme, harekete
geçirme.
takibat:
suç konusunda yapılan
soruşturma, araştırma, kovuş-
turma.
talebe:
istekli, öğrenici.
tetkikat:
araştırmalar, inceleme-
ler.
umum:
bütün, herkes.
zahiren:
görünüşte.
zat:
kişi, şahıs.
zındık:
Allah’a ve ahirete inanma-
yan, Allah’ı inkâr eden, imansız,
münkir.
akim:
neticesiz, sonu yok, ba-
şarısız.
alâka:
ilgi, ilişki, yakınlık.
aleyh:
karşı, karşıt.
anarşi:
her türlü düzen ve oto-
riteye karşı koyarak karışıklığı
meydana getirme durumu.
dindar:
dinin emirlerini yerine
getiren.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
ehemmiyet:
önem, değer,
kıymet.
ehl-i bid’a:
Ehl-i Sünnet Vel-
cemaat’in dışında kalan bütün
gruplar.
ehl-i diyanet:
dindar kişiler.
emsalsiz:
benzersiz.
erkân:
rükünler, esaslar.
galebe:
galip gelme, üstünlük.
hevesat:
hevesler.
hizmetkâr:
hizmet yapan
kimse, hizmetçi.
ihtiyat:
uzak görüşlü olma,
geleceği düşünerek tedbirli
hareket etme.
inşaallah:
Allah izin verirse.
ispat:
kanıtlama, doğrulama.
istimal:
kullanma.
kıymet:
değer.
maden:
öz, cevher.
menba:
kaynak.
meslek:
gidiş, usul, tarz.
meşgul:
bir işle uğraşan, ilgi-
lenen.
muannit:
inatçı, ayak direyen.
musallat:
çok fazla rahatsız
eden, fazlasıyla üzerine giden
ve sataşan.
mübalâğa:
bir işi, bir şeyi çok
büyütme, abartma.
propaganda:
bir inanç, dü-
şünce, doktrin vb. ni başkala-
rına tanıtmak, benimsetmek
amacını güden ve çeşitli vası-
talarla yapılan faaliyet.
1...,207,208,209,210,211,212,213,214,215,216 218,219,220,221,222,223,224,225,226,227,...1032
Powered by FlippingBook