Emirdağ Lâhikası - page 226

Hafız emin, mektubunda diyor ki: “Ben mahkemeden
kitaplarımı alamadım. size gelmiş mi, gelmemiş mi?” di-
ye benden soruyor.
siz ona selâmımla beraber yazınız ki: seninki bana
gelmediği gibi, sana İstanbul’a gönderdiğim kitaplarım-
dan da hiçbirisi elime geçmedi. Ve bilhassa İstanbul’a
gönderdiğim “büyük kitap” namında, içinde yirmi risale-
den ziyade bulunan mecmuayı çok araştırdımsa da bula-
madım. Fakat, madem risale-i nur kendi kendine intişar
ediyor ve muhtaç olanlara kendini okutturuyor, Hafız
emin’e ve bizlere sevap kazandırıyor; Hafız emin de, be-
nim gibi, kitaplarının başka ellerde gezmesinden mem-
nun olmalı.
Hem küre’de, erkek ve hanım ne kadar risale-i
nur’la alâkadar varsa, onlara selâm ediyorum. eskisi gi-
bi şimdi de küre’ye bir Medrese-i nuriye nazarıyla bakı-
yorum. Hususan İhsan, Abdullah, Abdurrahman’a selâm
ediyorum; ne hâldedir? İnşaallah eski parlak hizmeti de-
vam ediyor. tam bir Abdurrahman olduğunu ispat ettiği
gibi, devam edecek.
Umum kardeşlerimize birer birer selâm ve dua edi-
yoruz.
ì®í
| 226 | Emirdağ Lâhikası – ı
alâkadar:
ilgili, ilişkili, müna-
sebetli, bağlı.
bilhassa:
özellikle.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
hâl:
durum, vaziyet.
hizmet:
görev, vazife.
hususan:
bilhassa, özellikle.
inşaallah:
Allah izin verirse.
intişar:
yayınlanma, neşrolma.
ispat:
kanıtlama, doğrulama.
madem:
değil mi ki.
mecmua:
tertip ve tanzim
edilmiş şeylerin hepsi, kolek-
siyon.
medrese-i Nuriye:
nur med-
resesi; Risale-i Nur’ların okun-
duğu yerler.
muhtaç:
gerek duyan.
nam:
ad, isim, lakap.
nazar:
bakış, fikir.
risale:
Risâle-i Nur Külliyatını
meydana getiren kitaplardaki
her bir bağımsız bölüm.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eser-
lerinin adı.
selâm:
barış, rahatlık, selamet
ve esenlik dileme.
umum:
bütün, herkes.
ziyade:
çok, fazla.
1...,216,217,218,219,220,221,222,223,224,225 227,228,229,230,231,232,233,234,235,236,...1032
Powered by FlippingBook