Emirdağ Lâhikası - page 229

tevfikat-ı samedaniye devam ediyor. zahiren çirkin per-
deler altında, gayet güzel neticeler var. Bir zararımıza
bedel, yüz menfaat bizlere ihsan ediliyor. onun için, ge-
çici, muvakkat sıkıntılara ve sarsıntılara ehemmiyet ver-
memek lâzımdır.
Sani yen:
Mümkün olduğu kadar
Asa-yıMûsa
mecmuasını yazmakta fütur ve tevakkuf verilmesin. o
kudsî birinci vazifenin pek çok ehemmiyeti var.
(1)
r
ân
?n
ér
fG o
án
ªr
?t
¶dG p
¬p
Hn
h
onun hakkında İmam-ı Ali (
rA
)
demiş.
size iki Ali’nin on dört parça mübarek risalelerini tas-
hih edip posta ile gönderdim. Burada hem beni, hem ta-
lebeleri şevkle tam çalıştırdılar. kastamonu’da imdadıma
geldikleri gibi, burada dahi o iki kahraman yine imdadı-
ma yetiştiler.
Sa l i sen:
Ben burada gerçi pek çok sıkılıyorum. Fa-
kat sizlerin fütursuz çalışmanızı düşündükçe ve iştiyakla
beklediğim mülâyimane ve tesellîkâr mektuplarınızı gör-
dükçe, o sıkıntılar gider, bazan sevinçlere inkılâp ederler.
Benim mektuplarımı yazan, şimdilik yanıma gerçi gele-
miyor; fakat şahsî hizmetten başka, risale-i nur’a ait üç
dört vazifesi var. onları mükemmel yapıyor.
Hem, benim hususî işlerimi de kapıya gelip anlar, gi-
der, onları da yapar.
Rab i an:
sair yerlerdeki kardeşlerimiz
Asa-yıMûsa
yazmasına başlamışlar mı? Bu birinci vazifeyi eskiden
Emirdağ Lâhikası – ı | 229 |
talebe:
istekli, öğrenici.
tashih:
düzeltme, yanlışını gi-
derme.
tesellikâr:
teselli bulan.
tevakkuf:
duraklama, durma.
tevfikat-ı samedâniye:
Samed
olan Cenab-ı Hakkın yardımları.
vazife:
görev.
zahiren:
görünüşte.
bedel:
karşılık.
ehemmiyet:
önem, değer,
kıymet.
fütur:
zayıflık, gevşeklik,
usanç.
gayet:
son derece.
gerçi:
öyle ise de, her ne ka-
dar.
hizmet:
görev, vazife.
hususî:
özel.
ihsan:
bağışlama, ikram etme,
lütuf.
imdat:
yardım.
inkılâp:
değişme, dönüşme.
iştiyak:
göreceği gelme, öz-
leme.
kudsî:
mukaddes, yüce.
mecmua:
tertip ve tanzim
edilmiş şeylerin hepsi, kolek-
siyon.
menfaat:
fayda.
muvakkat:
geçici.
mübarek:
feyizli, bereketli,
kutlu.
mülâyimâne:
mülâyim olarak,
yumuşak ve uysal bir şekilde.
rabian:
dördüncü olarak.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eser-
lerinin adı.
sair:
diğer, başka, öteki.
salisen:
üçüncü olarak.
saniyen:
ikinci olarak.
şahsî:
şahsa, kişiye ait, hususî.
şevk:
şiddetli arzu, aşırı istek
ve heves.
1.
Karanlık onunla aydınlandı.
1...,219,220,221,222,223,224,225,226,227,228 230,231,232,233,234,235,236,237,238,239,...1032
Powered by FlippingBook