Emirdağ Lâhikası - page 201

âlim, hususan muallim olduğu hâlde risale-i nur’un hak-
kaniyetini hem kendi namına, hem etrafındaki rüfekası-
nın şahs-ı manevîsi hesabına bir derece fevkalâde, ha-
lisâne tarif etmesinden
Sikke-iTasdik-ıGaybî
ahirinde,
lâhikadan alınan parçaların sonunda yazılmasını, hem
ayrıca lâhikada da kaydedilmesini ve Halil İbrahim’in de
son risale-i nur hakkındaki tavsifnamesini dahi bunun
gibi
Sikke-iTasdîk-ıGaybî
’nin arkasında yazılmasını mü-
nasip gördük ve burada da öyle yaptık. Çünkü bu kadar
kuvvetli ve samimî bir kanaat,
Sikke-iGaybî
’deki imalar
nev’inde hakkaniyetine bir îmâ, bir emare olabilir.
s
aLisEN
:
Hasan Feyzi’nin mektubunda bahsettiği bü-
tün oradaki kardeşlerimize pekçok selâm, tebrik ediyo-
ruz. Hapishaneleri bir dershane-i nuriye olduğu gibi, in-
şaallah denizli vilâyeti de bir nevi Medresetüzzehra hük-
müne geçecek. Ve çokların yüzünü ak eden ve nuru zu-
lümlerden kurtarmaya çalışan ve nurun şakirtlerinin her-
birisine ona hediye edilen risalelerden ziyade hediye ver-
miş hükmünde manen bizlere hediyesi var. Bu nurun
tebriki umum ona minnettar olanların hatıralarıdır. Yü-
zer misli mukabili alınmış bir hatıra-i adalettir.
r
aBiaN
:
İşaret-i gaybiye ile, “ '64’te risale-i nur telif-
çe tamam olur” diye haber-i gaybiyeyi iki hâl tasdik edi-
yor.
Birincisi:
Çok mühim noktalar hatıra geldiği hâlde,
risaleyi telif cihetine sevk edilmiyor.
Emirdağ Lâhikası – ı | 201 |
mühim:
lüzumlu, gerekli.
münasip:
uygun.
nam:
ad, isim.
nev:
tür, çeşit.
nevi:
çeşit.
Nur:
Risale-i Nur eserleri.
rabian:
dördüncü olarak.
risale:
Risâle-i Nur Külliyatını mey-
dana getiren kitaplardaki her bir
bağımsız bölüm.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
adı.
rüfeka:
arkadaşlar, refikler.
salisen:
üçüncü olarak.
samimî:
içten, candan, gönülden.
selâm:
barış, rahatlık, selamet ve
esenlik dileme.
sevk:
yöneltme.
sikke-i tasdik-ı gaybî:
Bediüzza-
man Said Nursî’nin bir eseri.
şahs-ı manevî:
manevî şahıs, belli
bir kişi olmayıp bir cemaatten
meydana gelen manevî şahıs.
şakirt:
talebe, öğrenci.
tarif:
etrafıyla anlatma, anlatılma,
etrafıyla bildirme, bildirilme.
tasdik:
doğrulama, onaylama.
tavsifname:
tavsif yazısı, vasıflan-
dıran yazı.
telif:
kitap yazma, eser ortaya
koyma.
umum:
bütün, herkes.
vilayet:
il.
ziyade:
çok, fazla.
zulüm:
haksızlık, eziyet, işkence.
ahir:
son.
âlim:
ilim ile uğraşan, ilim
adamı.
cihet:
yön.
dershane-i Nuriye:
Nur ders-
hanesi, nur medresesi, Risale-
i Nur okunan ve okutulan yer-
ler.
emare:
alâmet, belirti, nişan.
fevkalâde:
olağanüstü.
haber-i gaybî:
belirsiz bilgi.
hakkaniyet:
hak ve adalete
uygunluk, hak ve doğruluktan
ayrılmama.
hâl:
durum, vaziyet.
halisâne:
temiz kalplilikle, sa-
mimî bir şekilde, sırf Allah rı-
zasını gözeterek.
hususan:
bilhassa, özellikle.
hükmünde:
değerinde, ye-
rinde.
hükmüne:
yerine, değerine.
ima:
dolaylı, üstü kapalı ifade
etme.
inşaallah:
Allah izin verirse.
işaret-i gaybiye:
gaypla ilgili
işaret; Hz. Peygamber, müçte-
hit imamlar tarafından gayba
ait verilen haberler, işaret yolu
ile yapılan açıklamalar.
kanaat:
inanma.
manen:
mana bakımından,
manaca.
medresetüzzehra:
Bediüzza-
man’ın doğuda (Van) yapılma-
sını idarecilere teklif ettiği, fen
ilimleriyle din ilimlerinin bir-
likte okutulmasını düşündüğü
üniversite.
minnettar:
bir iyiliğe karşı
minnet duyan.
misil:
kat; eş.
muallim:
ders veren, öğret-
men.
mukabil:
karşılık.
1...,191,192,193,194,195,196,197,198,199,200 202,203,204,205,206,207,208,209,210,211,...1032
Powered by FlippingBook