Veli Bey ile beraber yirmi yıl Şam’da kalmasından dolayı “Şamlı” lakabıyla anılmıştır. Üstadın, Şam’da
Emeviye Camiinde verdiği vaazı babasıyla birlikte dinlemiştir. Babası ona Üstadı göstererek, “Bu zat
meşhur bir zattır. Ona iyi bak, ileride bu zata hizmet edeceksin” demiştir. Babasını bu sözü seneler
sonra gerçekleşir. Üstat Barla’ya sürgün edildiği yıllarda ona talebe, Nurlara kâtip olur.
ŞAZELÎ (1196-1258):
On üçüncü asırda yaşamış büyük İslâm alimlerindendir. Önce fen bilimlerine
merak salmış ve bu alanda önemli bir birikime sahip olmuş, daha sonra tasavvufa yönelmiştir. Kuzey
Afrika’da yaşamıştır, müntesipleri çok geniş bir alana yayılmıştır. Şazili tarikatının kurucusu olarak kabul
edilmektedir. Soyu, Peygamber Efendimizin (
ASM
) torunu Hazreti Hasan’a (
RA
) dayandırılmaktadır. Asıl
adı Ali’dir. Kendisine Nureddin lakabı da verilmiştir. Künyesi Ebü’l-Hasan Ali bin Abdullah bin
Abdülcebbar Şazilî şeklindedir. Risale-i Nur’un muhtelif yerlerinde ismi, imamlar ve aktablar arasında
zikredilmekte, insanlık âlemini nurlandıran mümtaz şahsiyetlerden biri olarak telâkki edilmektedir. Ali,
1196 yılında Tunus’un Şazile kasabasında doğdu. Doğduğu şehre nisbeten Şazilî ünvanıyla meşhur oldu.
Eğitimine küçük yaştan itibaren memleketinde başladı. Fen ilimlerine ilgi duyarak bu alanda eğitim
gördü. Özellikle kimya ile ilgili bilgiler üzerinde yoğunlaştı ve bu alanda önemli bir birikime sahip oldu.
İlmi tahsil noktasında önemli bir gayret gösterdiği gibi, daha fazla bilgi sahibi olmak için Cenab-ı Hakka
dua ve niyazda bulundu. Müspet ilimlere ilgi duyan ve bu alanda yetişen Ali, bir süre sonra tasavvufa
merak salmaya başladı. Dinî ilimlerden tefsir, fıkıh, hadis, usul, nahiv, sarf ve lügat ilimlerini tahsil etti.
Gittiği yerlerde bulunan âlimlerden dersler aldı. Ebü’l-Hasan Ali, memleketine döndükten sonra
öğrendiklerini insanlara anlatmaya ve onları doğru yola davet etmeye çalıştı. Kısa zamanda şöhretinin
yayılması ve çevresinde büyük toplulukların oluşmaya başlamasına paralel olarak büyük baskılara
maruz kalmaya başladı. Büyük sıkıntılar çekti. Bir süre sonra da memleketini terk etmek zorunda kaldı
ve Mısır’ın İskenderiye şehrine hicret etti. Halk arasındaki itibarı giderek arttı. Birçok tanınmış âlim
kendi ilminden istifade etmek ve kendisiyle görüşmek için yanına geldi. Ebü’l-Hasan Ali defalarca Hacca
gitti. Yine bu gaye ile çıktığı 1258 yılındaki yolculuğu sırasında Mısır’da bulunan Hamisre’de (Homaysira)
vefat etti.
ŞEM’Î:
Şem’î’nin tam ismi Şem’î Güneş’tir. 1883’te Barla’da doğdu, 1974’te vefat etti. Bediüzzaman’ın
Muş (Muj) Mescidinde zaman zaman müezzinliğini yapmıştı.
ŞEYH MUSTAFA:
Bakınız: Mustafa Ertürk
ŞEYH SAİD:
Nakşibendi Şeyhi Mehmed Said Palevî. 1865’de Palu’da doğdu. Medrese eğitimi gördü
ve babası Şeyh Mahmud’un ölümü üzerine şeyh oldu. Palu’dan ayrılarak Erzurum’un Hınıs kasabasına
yerleşen Şeyh Said, doğuda ününü ve saygınlığını artırarak Zaza Kürtlerinin lideri durumuna geldi.
1925’te kendi adıyla anılan ayaklanma başlattı.
Bediüzzaman, kendisinden destek isteyen Şeyh Said’e, böyle bir hareketten vazgeçmesini öğütlemiş,
Müslümanı Müslümana kırdırma gibi vahim bir neticeyi doğurucak bu hareketin Allah indinde
mesuliyeti mucip olduğunu hatırlatmıştı.
Şeyh Said, Şark İstiklâl Mahkemesi tarafından idama mahkûm edildi. 29 Haziran 1925’de
Diyarbakır’da asılarak idam edildi.
ŞUAYB:
Hz. Şuayb Tur-i Sina’nın doğusunda bulunan Medyen ve Eyke ahalisine peygamber olarak
görevlendirilmiştir. Soyu Hz. İbrahim (
AS
) ve Hz. Salih’e (
AS
) uzanır. Hz. Musa (
AS
) Mısır’dan ayrıldıktan
sonra Hz. Şuayb’ın (
AS
) yanında on yıl kadar kalmış ve büyük kızı ile evlenmiştir. Gönderildiği Medyen
ve Eyke halkı Hz. Şuayb’ı (
AS
) dinlemedikleri gibi onu alaya almışlardır. Bunun sonucu olarak Medyen
halkı büyük bir zelzele ile, Eyke halkı ise serinlemek üzere altına koştukları buluttan üzerlerine yağan
ateşle helak olmuşlardır. Hz. Şuayb (
AS
) kendine inananlarla birlikte Mekke’ye gitmiş ve orada bir
müddet yaşamıştır. Üç yüz yaşlarında Mekke’de vefat ederek Rükn ve Makam arasında yer alan
bölgeye defnedilmiştir.
Ş
AHIS
B
İLGİLERİ
| 650 | BARLA LÂHİKASI