-A-
ADİLCEVAZ:
Adilcevaz, Van gölünün kıyısında Bitlis iline bağlı bir ilçedir. Tarihî yönden oldukça
zengin değerlere sahip olan ilçe M.Ö. 2000 yılında Urartuların yerleşim merkezi olmuştur. İlçenin
kuzeyinde Urartulara ait Kef Kalesi Adilcevaz’da medeniyetin ve uygarlığın çok eski tarihlerde
başladığını gösterir. 1914 yılına kadar Osmanlıların hakimiyetinde kalan Adilcevaz bu tarihte Rus’ların
işgaline uğramış, bunun sonucunda ilçe halkı Anadolu’nun muhtelif yerlerine göç etmiştir.1918 tarihinde
yapılan Gümrü Antlaşması ile bu topraklar üzerinde tekrar Türk hakimiyeti kurulmuş, halk tekrar
Adilcevaz’a geri dönmüştür.
AFRİKA:
Yüzölçümü itibarıyla dünyanın üçüncü büyüklükte kıt’asıdır. Nüfusunun çoğunluğunun
siyah ırk olması nedeniyle “Siyah Kıt’a” olarak da anılır. Ülkede büyük dinlerin yanı sıra pek çok din
ve inanış bulunmaktadır. Irk bakımından da kavim yaşayışı hakim olan kıt’ada İslâmiyet önemli bir
yer tutmaktadır. Habeşistan hicretleriyle İslâmiyetin girdiği Afrika kıt’ası, özellikle Batılı ülkelerin
sömürge çalışmalarında birinci sırayı alır. İslâmiyetle gelişen ve ilerleyen fikrî ve ilmî yapı, Batı
sömürgeciliği nedeniyle gerilemiş bulunmaktadır.
AFYON:
Ayfon’un nüfusu 900 bine yakındır. Yüzölçümü olarak 14.555 km2 ’dir. Afyon adını 2300
yıldan beri ekilen haşhaş bitkisinden almıştır. M.Ö. 7000 yılından başlayarak günümüze kadar yerleşim
yeri olan ilin sınırları içinde Hitit, Frig, Grek, Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı gibi uygarlıklar egemen
olmuştur. Selçuklu Türklerinin 1071 yılında Anadolu’yu fethetmeleri sonucunda Afyon Türklerin
hakimiyetine girmiştir.
AĞRI DAĞI:
Türkiye’nin en yüksek tepesine sahip dağıdır. Yüksekliği 5137 metredir. Doğu Anadolu
bölgesinde; İran ve Ermenistan sınırına yakındır. Tevrat ve Zebur gibi kutsal kitaplarda ve bazı eski
kaynaklarda adı ararat dağı olarak geçmektedir.
AĞRUS:
Bakınız ATABEY.
ANADOLU:
Türkiye’nin toprakları hem Asya, hem de Avrupa kıt’alarında yer almaktadır.
Topraklarımızın en büyük kısmı Asya’dadır ve genel “Anadolu” olarak isimlendirilir. Büyük
medeniyetlerin yaşadığı dünyanın en eski yerleşim yerlerinden olan Anadolu’nun üç tarafı denizle
çevrilidir. Toprokları üç kıt’aya yayılan Osmanlı İmparatorluğunun yıkılışı ile İstiklâl Savaşı sonrası yeni
Türkiye Cumhuriyeti Anadoyu üzerinde tesis edilmiştir.
ANKARA:
Orta Anadolu’nun merkezinde eski bir yerleşim yeridir. Eski ismiyle Engürü, şimdiki
adıyla Ankara, 1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyetinin de başşehridir. Yakın tarihimizde çok önemli
bir yere sahiptir. Kurtuluş Savaşı esnasında bütün vatanperverlerin toplandığı ve millet meclisinin
kurularak yeni devletin temellerinin atıldığı bu Anadolu kenti yapılan imar hareketleri ile son derece
modern bir başkent hüviyetini kazanmıştır. Kurtuluş Savaşı sırasında Bediüzzaman Said Nursî’nin de
davet edildiği Ankara, sonraki yıllarda da Nurculuk hareketinin içinde yer almıştır.
ASYA:
Dünyayı teşkil eden beş kıt’anın en büyüğü olan Asya kıt’ası, aynı zamanda insanlık tarihinin
de başladığı yerdir. Bu eski kıt’ada medeniyetler kurulmuş, medeniyetler yıkılmıştır. En önemli yönü
ise bütün dinlerin bu kıt’ada ortaya çıkmasıdır. Mukaddes mekânların ve şehirlerin yer aldığı ülkelerin
hemen hemen hepsi Asya’da bulunmaktadır.
ATABEY:
5000 yıllık tarihî bir geçmişe sahip olan Atabey, Hitit, Iyon, Selefkos, Roma, Bizans,
Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinin önemli bir yerleşim merkezi olma özelliğini korumuş ve o dönemlere
ait izleri günümüze kadar taşıyabilmiştir. Atabey’in Nurlarla ilgisi Üstad Bediüzzaman’ın takdir ve iltifatını
kazanan ve Nur Kahramanları dediğimiz vefakâr, fedakâr Nur Talebelerinin bir çoğunun bu beldeden
olmasıdır. Bir kısmının isimleri şöyle: Sabri Arseven (İskele memuru, Hulûsi-i Sâni veya Santral Sabri
lâkaplarıyla da anılır.), Tahirî Mutlu Ağabey, Hafız Ali, İslâmköylü Abdullah, Küçük Ali, Lütfü, Abdullah
Çavuş, Mesut, Zühtü ve daha inceleri. Allah hepsine rahmet eylesin.
AVRUPA:
Beş kıt’anın yüzölçümü bakımından en küçüğü. Ancak fikir, kültür, siyaset ve medeniyet
mefhumları açısından en önde gelenidir. Özellikle yeni Türkiye Cumhuriyetinin fikir, kültür, siyaset ve
ekonomisi bakımından çok önemlidir. 1900’ların ortalarından itibaren Türk insanı Avrupa’ya adım atmış
ve giderek varlığını gösterir hale gelmiştir. Şu anda Müslümanlık, Avrupa’nın pek çok ülkesinde resmî
BARLA LÂHİKASI YER BİLGİLERİ
BARLA LÂHİKASI | 655 |
Y
ER
B
İLGİLERİ