Barla Lâhikası - page 640

meselelerine çözümler aradı ve içtihatlar yaptı. Fıkıh alanındaki derin bilgisinin yanı sıra, hakikati
söylemekten ve onun mücadelesini vermekten çekinmeyen bir kişiydi. Ebu Hanife ilmî uğraşması
sebebiyle, daima hayatın ve fıkhî problemlerin içinde olmuş ve pek çok içtihatlarda bulunmuştu. En
meşhur eserleri: Müsned, Fıkhü’l-Ekber, Fıkhü’l-Ebsat, Âlim ve’l-Müteallim ve Risale’dir.
İMAM-I GAZALÎ:
Asıl adı Hüccetü’l-İslâm Ebu Hamid Muhammed b. Ahmet el Gazzalî’dir. Eş’ari
kelâmcısı, Şafii fakihi, mutasavvıf ve filozoflara yönelttiği eleştirilerle tanınan İslâm düşünürüdür. Hicrî
450’de (1058) Horasan’da, Meşhed’de (Tus) dünyaya geldi. Babasının mesleğinin yün tacirliği olmasından
dolayı kendisine “Gazzalî” ve zamanında İslâma yöneltilen itirazlara cevap vererek itiraz edenleri
susturduğu için de “Hüccetü’l-İslâm” denilmiştir. Kelâm, fıkıh, hadis, felsefe, tasavvuf, mantık gibi
ilimlerde yüksek bir mevkiye sahiptir. Bu sahalarda birçok önemli eserleri bulunmaktadır. Hicrî 505’te
(1111) Tus’da vefat eden ve oraya defnedilen Gazali’nin eserlerinden bazıları şunlardır: El-Münkız; İhya-ü
Ulumi’d-Din; Kimya-yı Saadet; Tehafütü’l-Felasife; Kıstasü’l-Müstakim.
İMAM-I HÂKİM:
El-Müstedrek eseriyle tanınan hadis hafızıdır. 933’te Nişabur’da doğmuş, 1033’te
vefat etmiştir.
İMAM-I MUHAMMED:
(752-805) İmam-ı Muhammed Şeybanî, Ebu Hanife’nin talebelerindendir.
Önce Ebu Hanife’den fıkıh dersleri alan İmam-ı Muhammed, daha sonra Ebu Yusuf’tan ders aldı. Sonra
Bağdat’a yerleşip burada kadılık yaptı. İmam-ı Azam’ın fıkhının yayılmasında büyük rolü oldu. Hanefi
mezhebinde fetva verilirken önce İmam-ı Azam’ın sözüne bakılır, onda bulumazsa Ebu Yusuf’un sözüne
bakılır, onda da bulunmazsa İmam-ı Muhammed’in görüşüyle amel edilir.
İMAM-I RABBANÎ:
Hindistanlı büyük bir âlim olup, Hicrî ikinci bin yılının başında gelen (müceddid-i
elf-i sani) ünvanına sahiptir. İnanç ve fikir açısından büyük karışıklıkların olduğu bir dönemde Hicrî
971’de (1563) Hindistan’ın Serhend kasabasında doğmuştur. Asıl adı Ahmet olan İmam-ı Rabbanî
Hazretlerinin soyu Hz. Ömer’e (
RA
) dayandığından Farukî, memleketinden dolayı Sirhindî lâkaplarıyla
tanınmaktadır. İlk eğitimini din âlimi olan babası Abdülehad’den almıştır. Daha sonra Silyaküt şehrine
giderek kadı Badehşani’den fıkıh, kelâm ve tefsir dersleri alarak eğitimini tamamlamış ve icazet almıştır.
Daha sonra Delhi’ye giderek Nakşî şeyhi Bakibillah’ın yanında tasavvuf ilmini iki ay gibi kısa bir sürede
tamamlayarak irşat izni almıştır. İmam-ı Rabbanî döneminde zararlı düşünce ve fikirler tarikat yoluyla
verildiğinden onun mücadelesi de bu yolla olmuştur. Hayatı boyunca tekke ve medrese ehlini
birleştirmek için büyük gayret sarf etmiştir. Tarikatları ve özellikle de Nakşî tarikatını, iman
hakikatlerinin anlaşılmasına vasıta yapmak suretiyle gerçek kimliğine büründürmüştür. Eski zamanda
büyük zatlar tarafından rivayet edilen, “Mütekelliminden ve ilm-i kelâm ulemasından birisi gelecek,
bütün iman ve İslâm hakikatlerini aklı ikna edecek bir tarzda ayan beyan ispat edecek” sırrını kendisiyle
gerçekleşmesini istediğini ifade etmiştir. Bu sır içindir ki, özellikle hayatının son zamanlarında bütün
gayretini doğrudan doğruya iman hakikatlerinin neşri üzerine yoğunlaştırmıştır. Hayat tarzı ve hizmet
şekliyle herkesin takdirini kazanması itibarıyla İmam-ı Rabbanî lakabıyla anılmıştır. Cihangir Şah
döneminde hapse atılmış; fakat, orada da hizmet ve irşadına devam etmiştir. İmam-ı Rabbanî
döneminin hastalıklarını üç sebebe bağlamaktadır. Bunlar; idarecilerin dinden uzaklaşmaları, âlimlerin
menfaat ve korku sebebiyle Kur’ân ve sünnetten ayrılmaları ve tasavvuf ehlinin tarikatı şeriattan
uzaklaştırmaları olarak sıralanmıştır. İmam Rabbanî 1624 yılında 63 yaşında iken memleketi Serhend’de
vefat etmiştir.
İMAM ZEYD (ZEYD BİN ZEYNELABİDİN) (698-740):
Ehl-i Beyt mensubu olup, Hazreti Hüseyin’in
(
RA
) torunu ve on bir imamın dördüncüsü olarak kabul edilen Zeynelabidin’in oğludur. İlim tahsil etmek
maksadıyla muhtelif İslâm beldelerini gezerek, çok sayıdaki âlimden ders almıştır. Tabiinden olup,
öğrendiği hadisleri rivayet etmiştir. Kendisi ve oğlu Yahya’ya bağlılıklarını bildirenlerin oluşturduğu
“Zeydiye” olarak tanınan fırka, Şia fırkalarının en mutedili ve Ehli Sünnete en yakın olanıdır. Risale-i
Nur’da Hazreti Zeyd ve Zeydiye için, “meşhur İmam-ı Zeyd sâdât-ı azîmeden ve eimme-i Âl-i Beyttendir…
Bunlar hem ehl-i insaf ve hem çabuk hakkı kabul eder bir taifedir” (Barla Lâhikası, s. 181.) ifadelerine
Ş
AHIS
B
İLGİLERİ
| 640 | BARLA LÂHİKASI
1...,630,631,632,633,634,635,636,637,638,639 641,642,643,644,645,646,647,648,649,650,...720
Powered by FlippingBook