DOKTOR YUSUF KEMAL:
1900 yılında Isparta Uluborlu’da doğdu. Tıp Fakültesini İstanbul’da bitirdi.
Samsun ve Eğridir’de görev yaptı. Daha sonra Isparta Hastanesinde baştabip olduğu yıllarda,
Bediüzzaman Hazretlerini tanıdı ve Risale-i Nur’ları okumaya başladı. Barla’da Bediüzzaman Hazretlerini
ziyaret etti ve derslerinde bulundu. Emekliliğine yakın İstanbul Gülhane Hastanesinde baştabiplik yaptı.
Emekli olduktan sonra memleketi Uluborlu’ya döndü. 1969 yılında hakkın rahmetine kavuştu ve
Uluborlu Mezarlığına defnedildi.
-E-
EBU BEKİR (RA):
İlk Müslümanlardan olup, Hulefa-i Raşidîn’in birincisidir. Adı, Ebu Bekir Abdullah
bin Ebî Kuhafe Osman b. amir el-Kureyşi et-Teymî’dir. Fil Vakasından üç yıl kadar sonra Mekke’de
doğdu. Annesi Ümmü’l Hayr Selma bint Sahr, Mekke döneminde; babası Ebu Kuhafe, Mekke fethinden
hemen sonra Müslüman olmuştur. Cahiliye döneminde Abdü’l-Kâbe olan adının Müslüman olduktan
sonra Hz. Peygamber tarafından Abdullah olarak değiştirildiği rivayet edilir. Birçok lakabı vardır, ancak
onun en meşhur lakabı Sıddık’tır. Bu lakap kendisine Miraç olayını hiç tereddüt etmeden kabul ettiği
için bizzat Resul-i Ekrem tarafından verilmiş ve onunla şöhret bulmuştur. Mekke’de ilk dönemde onun
vasıtasıyla birçok kimse Müslüman olmuştur. Ticaretle uğraşan Ebu Bekir Mekke döneminde Kureyşli
müşriklerin işkencelerine maruz kalan birçok Müslümanı büyük bedeller ödeyerek hürriyetine
kavuşturmuştur. Hicrette Hz. Peygambere arkadaşlık etmiş, birlikte Medine’ye hicret etmişlerdir. Hz.
Peygamberin kumandanlığını yaptığı bütün savaşlara katılmış, Hudeybiye ve Veda Haccında
bulunmuştur. Resulullahın vefatından sonra Müslümanlarca halifeliğe seçilerek İslâm tarihinin ilk halifesi
olmuştur. İki yıl kadar bu makamda Müslümanların başında kalmış ve Hicrî 13 yılında Medine’de vefat
etmiştir. Hz. Ebu Bekir, Resul-i Ekrem’in yanına defnedilmiştir.
EBU CEHİL:
“Cehalet babası” demek olan bu kelime, Hazret-i Resul-i Ekrem (
ASM
) zamanında,
mu’cizeleri ve çok delilleri ve Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâmı gördüğü halde iman etmeyen din
düşmanı puta tapan gururlu bir müşrikin lakabıdır. Bedir Gazasında öldürüldü.
EBU DAVUD:
Büyük hadis âlimidir. Kütüb-u Sitte’den biri olan “Sünen”in müellifidir. Hadisleri
toplarken çok titiz davranmıştır. İlim öğrenmek maksadıyla çok sayıda şehir ve memleketi dolaşarak
muhtelif âlimlerin ilminden istifa etme yoluna gitmiştir. Bilgisini sağlamlaştırmak için bulunduğu
şehirlerde uzun süre ikamet etmiştir. Ahmed bin Hanbel’in de ilim meclislerine katılarak ondan istifade
etmiştir. Eleştirilen kişilerle ilgili olarak sağlam deliller istediği gibi, yanlışını gördüğü kişileri de yüzlerine
karşı eleştirmekten çekinmemiştir. Hadis ilminde otorite olup, Risale-i Nur’da, “sadık imam” olarak
vasıflandırılmakta ve eserine aldığı bazı hadislerden nakiller yapılmaktadır. Künyesi Ebu Davud
Süleyman bin el-Eş’as bin İshak es-Sicistanî el-Ezdî şeklindedir.
Ebu Davud, altı büyük hadis külliyatından biri olan ‘Sünen’ini vücuda getirirken titiz davrandı. Rivayet
edilen hadislerden zayıf ve sağlam olanları ayırt etme konusunda büyük maharet ve ilim sahibi bir
âlim olarak tanındı. Hadisleri rivayet edenleri tenkit ederken, kendileri hakkında yeterli bilgiye sahip
bulunmadığı şahıslar hakkında görüş ve hüküm bildirmekten özellikle sakındı. Bazı raviler hakkında
söylenen ve tahkike dayanmayan “güvenilir değil” tarzı ifade ve görüşlere itibar etmedi. Neden güvenilir
olmadıkları hususunun açıklanmasını, şayet nakillerinde yalanlanmışlar ise bunun açık bir şekilde dile
getirilmesini istedi. Aynı, zamanda yetersiz ve liyakati olmayan kişileri de yüzlerine karşı eleştirmekten
çekinmedi. Bu şahıslar akrabaları arasında yer alsalar bile, tavrını ve doğruyu söyleme tarzını
değiştirmedi. Ebu Davud, hadis ilminde ulaştığı birikimi sayesinde bir anda yüz bin hadis hakkında
müzakere yapabilecek bir seviyeye ulaştı. Bu ilminin sayesinde ele alınan hadislerle ilgili olarak, sağlam
veya zayıf yönlerini en ince teferruatına kadar ortaya koyacak bir duruma geldi. Son derece takva
sahibi olması, rivayet edenler hakkındaki geniş bilgisi, ona olan güveni arttırdı. Ayrıca bunda çok güçlü
bir hafızaya sahip olması da etkili oldu. Ebu Davud, ilim ile yoğrulan ve büyük hizmetlere vesile olan
ömrünü 889 yılında tamamladı. Bu yılın 21 Şubat’ında Basra’da vefat etti.
Ş
AHIS
B
İLGİLERİ
| 632 | BARLA LÂHİKASI