Barla Lâhikası - page 628

ALVARLI HOCA MUHAMMED (LÜTFİ) EFENDİ (1868-1956):
Muhammed Lütfi, 1868 yılında
Erzurum’un Pasinler (Hasankale) kazasına bağlı Kındığı köyünde doğdu. Babası Hoca Hüseyin Efendi,
annesi ise Hasankaleli Emin Efendinin kızı Hatice Hanımdır. İlk eğitimini babasından aldı. İcazetini
aldıktan sonra, ilmi seviyesini yükseltmeye gayret göstererek Erzurum’un ünlü âlimlerinin derslerini
takip etti. Muhammed Lütfi, 1891 yılında Pasinler’de (Hasankale) bulunan Sivaslı Camiine imam olarak
tayin edildi. Birinci Dünya Savaşı devam ederken Erzurum ve çevresi Şubat 1916’da işgal edilmeye
başlandı. İşgal olayından sonra Yavi köyüne gitti ve burada imamlığını devam ettirdi. Erzurum ve
çevresini işgal etmiş bulunan Ruslar, Bolşevik ihtilali üzerine topraklarımızı terk etmeye başladılar.
Ancak Ermeniler katliam yapmaya başlayıp hocanın köyünün de aralarında bulunduğu bölgede
insanları katletmeye devam etmeleri üzerine, Mustafa Lütfi bunlara karşı koydu. Mustafa Lütfi çevre
köylerden toplamış bulunduğu altmış kadar gönüllü kişiden müteşekkil müfreze oluşturdu. Bunlar,
Ruslara ait, Oyuklu köyü civarında bulunan bir silâh deposunu ele geçirmeye muvaffak oldular.
Ellerindeki silâhlarla birlikte Türk Ordusuna dahil oldular. Ordu ile birlikte işgalden kurtulan Erzurum’a
girdiler. Bir taraftan Erzurum’un işgalden kurtuluşuna sevinirken, diğer taraftan çarpışmada şehit düşen
babasını kaybetti. İşgalden sonra memleketi Hasankale’ye gelen Muhammed Lütfi’ye ilçenin müftüsü
olması teklif edildiyse de bunu kabul etmedi. Buna karşılık halkın isteği üzerine Hasankale’ye bağlı
bulunan Alvarlı köyüne imam oldu. Bu tarihten itibaren Alvarlı Muhammed Hoca olarak anılmaya
başlandı ve bu lakapla meşhur oldu. Halk arasında kullanılan bir diğer lakabı ise “Efe Hazretleri” idi.
Uzun süre buradaki hizmetini devam ettirerek 1939 yılına kadar sürdürdü. Bu tarihten itibaren
mesaisini, insanları doğru yola iletme ve iman hizmetinde bulunmada yoğunlaştırdı. Vefatına kadar,
insanları eğitmeye ve onlara örnek olmaya çalıştı. 12 Mart 1956 tarihinde yakalandığı hastalıktan
kurtulamayarak vefat etti. Naaşı Alvarlı köyüne defnedildi. Muhammed Lütfi Efendi, doksan yıla
yaklaşan ömrü boyunca örnek bir hayat yaşadı. Dünyevi şeylere ehemmiyet vermediğinden dolayı
hiç malı olmadı. Hiç kimseden bir şey beklemeden ve almadan geçimini sağlamaya çalıştı.
Misafirperverliği ile dikkat çekerek, sofrasında daima misafir bulundurmaya gayret gösterdi. Gayet
temiz ve düzenli giyimiyle dikkat çekti. Hareketlerinde vakurlu duruşuyla nazarlara göründü.
Muhammed Hocanın adı, Bediüzzaman Said Nursî’nin talebesi Hulûsi Beye yazdığı mektupta
zikredilmiştir. Mektupta, “Silsile-i ilmiyede bana en son ve en mübarek dersi veren ve haddimden çok
ziyade şefkatini gösteren, Hazret-i Şeyh Muhammedü’l-Küfrevî’nin (k.s.) hulefâsından Alvarlı Hoca
Muhammed Efendiye ve ihvanlarına çok selâm ve arz-ı hürmet ederim. Ve o havâlide Nurlarla alâkadar
senin dostlarına çok selâm ve Nur hizmetinde muvaffakiyetlerine duâ ederiz” denilmiştir. (Barla Lâhikası,
1996, s. 164) Bediüzzaman Said Nursi, Bitlis’te bulunduğu zamanlarda son dersini aldığı zat Şeyh
Muhammed Küfrevi Hazretleri olmuştur. (Tarihçe-i Hayat, 1994, s. 41.)
ASHAB-I KEHF:
Bir mağarada yıllarca uyuduktan sonra tekrar uyandıkları Kur’ân-ı Kerîm’de haber
verilen arkadaş grubu. Ölümden sonra dirilişin bir örneği olan bu olay Kur’ân-ı Kerîm’in Kehf Suresinde
anlatılmaktadır. Kehf kelimesi mağara anlamına gelir. Bu surede bildirildiğine göre, putperest bir kavim
içinde yaşayan ve Allah’ın varlığına inanan bir kısım genç, kendi inançlarından zorla vazgeçirilmeye
çalışılmasından ötürü bir mağaraya sığınmışlar ve yanlarındaki köpekle birlikte muhtemelen 309 yıl
uyuyakalmışlar ve sonra uyanmışlardır. Mağarada bir kaç gün kadar uyuduklarını sanan gençler
içlerinden birisine para vererek şehre gönderirler. Böylece onların durumlarından haberdar olanlar
Allah’ın vaadinin hak olduğunu ve kıyametin mutlaka geleceğini anlarlar ve mağaranın bulunduğu
yere mescit yapmaya karar verirler. Kur’ân-ı Kerîm’de anlatılan “Ashab-ı Kehf” kıssasında mağaradaki
gençlerin sayısı ve nerede yaşadıkları konusunda kesin bir bilgi verilmemiştir.
ASIM:
Risalelerde adı Asım Bey ya da Binbaşı Asım Bey olarak geçen Ahmet Asım Önerdem, 1877
senesinde İzmit’te dünyaya geldi. Trablusgarp, Şam, Muğla ve Manisa gibi çeşitli yerlerde subay olarak
görev yaptı. El yazısı güzel olan Asım Bey Burdur’a geldiğinde Bediüzzaman Hazretleriyle tanıştı ve
risaleleri yazmaya başladı. Bediüzzaman Hazretleri Burdur’dan ayrıldıktan sonra da mektuplaşmaları
devam etti. Bu mektupların çoğu Barla Lâhikasında yer almaktadır. Bediüzzaman Hazretlerinin istikamet
Ş
AHIS
B
İLGİLERİ
| 628 | BARLA LÂHİKASI
1...,618,619,620,621,622,623,624,625,626,627 629,630,631,632,633,634,635,636,637,638,...720
Powered by FlippingBook