Barla Lâhikası - page 629

şehidi olarak adlandırdığı Asım Beyin vefatı ise şu şekildedir: Emniyetin sıkı tedbirler aldığı Bediüzzaman
Hazretlerinin ve talebelerinin takip edildiği 1934 ve 1935’li yıllarda bir gün Asım Bey evinde
arkadaşlarıyla risaleleri okurken polisler baskın yapar ve evinde bazı risaleleri bulur. Bu hadise üzerine
Asım Bey Isparta’ya götürülür ve sorguya alınır. Asım Bey hakimin sorgusu esnasında sorulara doğru
cevap verse Üstadına zarar gelebileceğini, yalan söylese kırk yıllık askerlik hizmetinin şerefine
yakışmayacağını düşünerek, “Yâ Rabbi, canımı al” diye dua eder ve oracıkta vefat eder. Kırk yıllık
meslek hayatı boyunca elini kara ve kirli işlere bulaştırmayan Asım Bey, Bediüzzaman Hazretlerinin
tabiriyle “istikamet şehidi” olur. Asım Beyin cenazesi eşi Nigâr Hanım tarafından yıkanır ve korkudan
ancak yedi sekiz kişinin katıldığı cenaze namazından sonra Isparta’nın Alâaddin Mezarlığına defnedilir.
AZRAİL (AS):
Dört büyük melekten biri olup Cenab-ı Hak tarafından insanların ruhlarını almakla
görevlendirilmiştir. Ölüm meleği de denilmektidir.
-B-
BABACAN MEHMET ALİ:
Mesleği terzilik olduğu için “terzi” lakabıyla anılan Babacan Mehmet Ali,
1901 senesinde Isparta’da doğdu. 1934 senesinde Bediüzzaman Hazretleri Isparta Hapishanesinde iken
bir gün pencereden kendisine selâm vermiş ve tanışmaları o şekilde olmuştur. Sonraki yıllarda
Bediüzzaman Hazretleriyle birkaç kere seyahat etmiştir. Bu seyahatlerinden birinde l950’lerden sonra
Bediüzzaman Hazretlerini Eskişehir Yıldız Otelinden alarak Isparta’ya getirmiş, diğerinde ise
Bediüzzaman Hazretleri l952 başlarında İstanbul’da açılan Gençlik Rehberi mahkemesi için İstanbul’a
giderken ona refakat etmiştir.
Üstat Hazretleri risalelerde Babacan Mehmet Ali’den övgüyle bahsederek Binbaşı Asım Beyin
vefatından sonra onun sisteminde ve onun varisi olarak yardımlarına koştuğunu belirtmektedir. Barla
Lâhikasında risaleleri tanımaktan ve okumaktan kendisinde hasıl olan şevk ve süruru anlatan bir
maktubu bulunmaktadır.
BAYRAM YÜKSEL:
1931 senesinde Bolvadin’e bağlı Kemerkaya köyünde dünyaya geldi. 1947
senesinde, 16 yaşında iken, Bediüzzaman Hazretlerinin hizmetine girdi. Bediüzzaman Hazretleri ve Nur
Talebeleriyle birlikte Afyon Hapsinde bulundu. Kur’ân yazısı yazmayı hapiste Ceylân Çalışkan’dan
öğrendi ve diğer Nur Talebeleriyle birlikte Risale-i Nur’u yazarak çoğalttı. Bayram Yüksel 1951 senesinde
askere gitti. Acemiliğini İskenderun’da yaptı. Daha sonra çektiği kur’ada Kore çıktı. Bayram Yüksel
bunun üzerine Bediüzzaman Hazretlerinin yanına gitti. Durumu anlatınca, Bediüzzaman Hazretleri çok
memnun oldu ve “Ben zaten bir Nur Talebesini Kore ve Japonya’ya göndermek istiyordum. Bunun için
seni veya Ceylân’ı düşünmüştüm. İnkâr-ı Ulûhiyetle mücadele için Kore’ye gitmek lâzım” dedi. Üstat
Hazretleri kendi Cevşen’ini Bayram Yüksel’e verdi ve “Biz inayet-i Rabbaniye altındayız, hiç merak
etme. Cenab-ı Hak senin yardımcın olacaktır” dedi. Kendisine Hutbe-i Şamiye ile birlikte altı risale daha
vererek Japon Başkumandanına götürmesini istedi. Savaş bittiğinde komutanlarına, Bediüzzaman
Hazretlerinin verdiği risaleleri Japon Başkumandanına ulaştırması gerektiğini söyledi. Subaylar dışında
kimsenin Japonya’ya gitmesine izin verilmemesine rağmen, bölük komutanı ve bazı üst rütbelilerin
gayretleriyle o da Japonya’ya gitti. Japon Başkumandanının birkaç sene önce öldüğü haberini alınca
emanetleri yetkililere teslim etti. 2002 yılında gerçekleştirilen Uluslararası Bediüzzaman
Sempozyumuna Kore’den katılan Prof. Dr. Cemil Lee’nin, “Biz Bayram Yüksel’in Kore’de ayak bastığı
topraklarda açan çiçekleriz” şeklindeki ifadesi, Kore’de o gün yapılan bu hizmetlerin bu gün nasıl
meyveler verdiğinin anlamlı bir örneğidir. Bayram Yüksel savaş bittikten sonra Türkiye’ye döndü.
Bediüzzaman Hazretleri kendisini bekliyordu ve onu tekrar hizmetine aldı. Üzerindeki askerlik elbisesini
eskiyinceye kadar çıkarttırmadı. Bayram Yüksel ihlâslı, samimî ve fedakâr bir insandı. Bediüzzaman
Hazretlerinin şahsî hizmetlerinde bulundu, onun suyunu taşıyıp yemeğini pişirdi. Üstadın ölümünden
sonra bütün ömrü boyunca Risale-i Nur hizmetine devam etti. 19 Kasım 1997’de Avrupa hizmetleri
için yaptığı bir seyahat esnasında trafik kazası geçirdi; Seyyidü’l-Mürselîn’e (
ASM
) ve Üstadına kavuştu.
Kabri Barla Mezarlığında bulunmaktadır.
BARLA LÂHİKASI | 629 |
Ş
AHIS
B
İLGİLERİ
1...,619,620,621,622,623,624,625,626,627,628 630,631,632,633,634,635,636,637,638,639,...720
Powered by FlippingBook