edilmesi üzerine 1920’de Ankara’ya geçti. Fevzi Çakmak Kozan milletvekili olarak katıldığı TBMM
tarafından kurulan icra vekilleri hey’etine müdafa-i milliye vekili (milli savunma bakanı) seçildi. Bu
görevi esnasında düzenli ordunun kurulmasında büyük hizmetleri oldu. Millî mücadelenin
kazanılmasında önemli rol oynayan Fevzi Paşaya TBMM tarafından 1922’de mareşallik rütbesi verildi.
Atatürk’le uyumlu bir şekilde çalışan Fevzi Çakmak, Atatürk’ün ölümünden sonra İsmet İnönü’nün
cumhurbaşkanı seçilmesinde büyük rol oynadı. 1946’da Demokrat Partisi miletvekili olarak meclise
giren Fevzi Çakmak 10 Nisan 1950’de öldü ve Eyüp Sultan Mezarlığına defnedildi.
FİRAVUN:
Eski Mısır’da krallara verilen ünvandır. Fakat bu unvan İslâmî kaynaklarda Hz. Mûsa ile
mücadele eden Mısır kralı için kullanılmaktadır. Eski Mısır’da mülkü ve yönetimi elinde bulunduran
fravunlar aynı zamanda ilâhların yeryüzündeki temsilcileri sayılıyor ve ibadetler onlar adına yapılıyordu.
Hazret-i Mûsa ile mücadele eden Firavun da aynı şekilde ilahlık iddia eden, zalim, kibirli, ve inatçı bir
kişiydi. Kendi halkını eziyor özellikle İsrailoğullarına büyük zulümler yapıyordu. Cenab-ı Hak ilâhlık
davasından ve yaptığı zulümlerden vazgeçmesi ve İsrailoğullarını serbest bırakması için ona Hz. Mûsa’yı
ve kardeşi Hz. Harun’u gönderdi. Kendisinden istenilenleri kabul etmeyen Firavun, kendi zulmünden
kurtulmak için Mısır’dan çıkan Hz. Mûsa ve İsrailoğullarını kovalarken ordusu ve taraftarlarıyla birlikte
Kızıldeniz’de boğuldu.
FUAD (BEDİÜZZAMAN’IN YEĞENİ):
Üstat Bediüzzaman’ın kardeşi Abdülmecit’in oğludur. Yüksek
tahsilini sürdürürken vefat eden Fuad’ın 1944 yılında vefat haberini alan babası, “Fuadiye” adını verdiği
eserinde acısını şöyle kaleme dökmüştür: “Ey mezarcı! Göm beni de şu Fuad’ın kabrine/Fıkratın
dayanmaz vallahi asla kahrine./Katılsın zerratımız, âlem-i berzahta keza,/Sarılsın birbiriyle ruhlar,
ilâyevmi’l-ceza/Ey mezarcı! Cebeci’de bana da kaz bir mezar,/Olalım ünlü Fuad’ın komşusu ley ü nehar.”
Risale-i Nur’un yayılması için çok büyük hizmet ettiği, hem de vefat ettiği hususları Üstat
Bediüzzaman’ın şu ifadelerinde yer almaktadır: “Bu hazin kışta ve elîm bir vaziyetimde gayet elîm iki
vefat haberi aldım. Biri, hem âli mekteplerde birinciliği kazanan, hem Risale-i Nur’un hakikatlerini
neşreden biraderzâdem merhum Fuad, ikincisi; hacca gidip sekerat içinde tavaf ederken, vefat eden
Alime Hanım namındaki meşhur hemşirem. Bu iki akrabamın ölümleri, İhtiyar Risalesinde yazılan
merhum Abdurrahman’ın vefatı gibi beni ağlatırken, imanın nuruyla o masum Fuad, o saliha Hanım
(Bediüzzaman’ın kızkardeşidir) insanlar yerinde meleklere, hûrilere arkadaş olduklarını ve bu dünyanın
tehlike ve günahlarından kurtulduklarını manen, kalben gördüm. O şiddetli hüzün yerinde büyük sevinç
hissedip hem onları, hem Fuad’ın pederini kardeşim Abdülmecit’i hem kendimi tebrik ederek
Erhamürrahimîne teşekkür ettim. Bu iki merhumeye rahmet duası niyetiyle burası yazıldı, kaydedildi”.
-G-
GAVS-I AZAM:
Bakınız: Abdülkadir-i Geylânî
GAZALİ:
Bakınız: İmam-ı Gazali
-H-
HACI ABDURRAHMAN EFENDİ:
Nur Talebelerinden Hulûsi Yahyagil’in iki mektubunda bahsettiği
Hacı Abdurahman Efendi, Sultan Abdülhamit’in döneminde yıllarca Kerbelâ’da müderrislik hizmetinde
bulunmuş bir zattır. O sıralarda 88 yaşında bulunan Hacı Abdurahman Efendi kendisine getirilen Risale-i
Nur’ları her okuyuşunda büyük memnuniyet gösteriyor, “Çok istifade ettim, Allah razı olsun” diyor ve
çok dua ediyordu.
HACI İBRAHİM (1861-1945):
Hacı İbrahim, Refet Beyin kayınpederidir. Seydişehir’de doğmuş ve
Isparta’da vefat etmiştir.
Ş
AHIS
B
İLGİLERİ
| 634 | BARLA LÂHİKASI