İnsan dünyaya geldiği günden itibaren önünde hazır bulduğu nimetlerden dolayı, bu nimetleri kendine veren Rabbine karşı sorumludur.
Bu emanetler; etrafını saran hava, kendisini ısıtan ve aydınlatan güneş, ayağını bastığı yeryüzü, hatta ay ve gökyüzündeki bütün cisimler. Annesini ona hizmetkâr eden Allah’ın şefkat ve merhameti. Ve yine doğum ile hazır bulduğu memeler musluğu. İnsan, bunları en muhtaç olduğu bir zamanda, kendine sunan Rabbini unutabilir mi? Bunlar hepsi Allah’ın, kullarına sunduğu en büyük bir lütuf değil mi?
Ey insan! Aklını başına al. Sana bu simayı veren, seni insan olarak yaratan ve çeşit çeşit nimetlerle donatan rabbine karşı kulluk vazifeni unutma. Eğer unutur ve sana verilen o mükemmel cihaz ve aletleri yerinde kullanmazsan, Bediüzzaman Hazretlerinin ‘Altıncı söz’de dediği gibi, emanette hıyanet cezasını çekeceksin. Çünki en kıymetdar âletleri, en kıymetsiz şeylerde sarf edip nefsine zulmettin. (Sözler - 28)
Geçen gün sokakta giderken iki kişiye rast geldim. Baktım müthiş bir münakaşa ediyorlar. Sordum sebebi nedir diye? Biri diğerinden bir emanet almış ve aldığı emaneti muhafaza edememiş zarar vermiş. Diğeri haklı olarak kızıyor ihanet ettin diyerek kavga ediyor.
Ey insan! Sana verilen bu aza ve cihazların birer emanet olduğunu unutma. Seni Yaratanı tanı ve yapman gereken vazifeni yerine getir. Yoksa hem emanete ihanet cezasını çeker hem de asiler defterine kaydolursun.
Aynen askerlik görevini yapan bir askerin kendine emanet edilen silah ve teçhizatı hem korumak hem de yerinde kullanmakla görevli olduğu gibi. İnsan da Rabbinin kendisine verdiği ömür sermayesini ve vücuduna yerleştirilen, başta akıl, göz kulak, ağız gibi alet ve cihazları yerinde kullanmakla vazifelidir. Öyle ise vazifeni yap gerisine karışma.
Allah hepimizi kendisine verilen emanetleri yerinde kullanan, kullarından eylesin. Amin