Bir önceki yazımızda, “La havle vela kuvvete illa billah” duâsını okuyanlar için Peygamber Efendimizin (asm), “her okunuşunda Cennette kendisi için bir ağaç dikileceği” müjdesini verdiğini ifade etmiştik.
Bu yazımızda da bu mübarek cümlenin mana zenginliği üzerinde duracağız. Bu mübarek kelâm içerisinde havl ve kuvvet kapsamına giren şeylerin neler olduğunun zikredilmemesinin hikmetlerini, Risale-i Nur eserlerinden istifade ederek izah etmeye çalışacağız.
“La havle vela kuvvete illa billah” (Allah’ın güç ve kudretinden başka hiçbir güç ve kudret yoktur.) kelâmı, öyle mukaddes bir cümledir ki bütün arzu, emel ve isteklerimizi Rabbimize arz ederken; O’na yalvarırken; sıkıntı, musîbet, hastalık gibi elemlerimiz anında O’na sığınırken zikredeceğimiz her hale, her duruma uyumlu sihirli bir cümledir.
Bediüzzaman, bu mukaddes cümle ile ilgili “havl ve kuvvetin” kapsamına giren şeylerin neler olduğunun zikredilmediğini şu şekilde beyan eder: “Havl ve kuvvetin müteallikleri zikredilmeyerek mutlak bırakılmıştır. Binaenaleyh, bu cümle, tesellîbahş olup şümulü dâhilinde olan makamlara göre tefsir edilir.” 1 Demek ki bu mübarek cümlede, “havl ve kuvvet” ile alâkalı şeylerin neler olduğundan bahsedilmeyerek bir sınır çizilmemiştir. Mutlak, yani sınırsız bırakılmıştır. Bir sınırlandırma yapılmadığına göre bu kelâmı “her şeyin veya her faaliyetin ancak Allah’ın havl ve kudretiyle yaratılmış olduğu” şeklinde anlamlandırabiliriz. Bu duâ vasıtasıyla neyi niyet edersek, hangi ihtiyacımızı izhar edersek, nelerden Allah’a sığındığımızı beyan edersek, hepsinin ancak Allah’ın havl ve kudretiyle olabileceğine olan inancımızı dile getirmiş oluyoruz. Böylece her hal veya makam için duâlarımızın veya tefekkürümüzün arasına yerleştirerek zikrettiğimiz bu kelâmın manası zenginleşmekte ve kapsam alanı genişlemektedir. Duâlarımızın arasına yerleştirdiğimiz bu mübarek cümle sayesinde insan ferahlar, rahatlar ve manevî bir dayanak hisseder.
Bediüzzaman, bu mübarek cümlenin zikredilerek yapılan duâlara veya tefekküre bazı misaller vermiştir. Bu misallerden bazıları şunlardır:
“La Havle anil ademi Vela Kuvvete alel vucudi İlla Billah” 2- Ademden çıkıp yani yok iken vücûda gelmek yani varlık âleminde insan olarak yaratılmış olmak, ancak Allah’ın güç ve kudretiyle gerçekleşir.”
“La Havle aniz zevali Vela Kuvvete alel bekai İlla Billah” 2- Zevale gitmeyip, bekada kalmak ancak Allah’ın güç ve kudretiyledir.” Diğer bir ifadeyle, bir vücut giydirilerek ve çeşitli cihazlarla donatılarak şahadet âleminde yaratılan insan; yok olmayacaktır. Ebedî bir hayat onu bekliyor. Ebedî hayatı yaratmak ve insanın bekada kalmasını sağlamak, ancak Allah’ın havl ve kuvvetiyledir.
“La Havle anil mezerreti Vela Kuvvete alen nef’i İlla Billah” 2- Zararların def edilmesi ve menfaatlerin celbi de ancak Allah’ın kudretiyle, O’nun ihsanıyla gerçekleşir. Zira bütün hayırlar O’nun elindedir. Bütün şerleri def edecek de yine O’nun kudreti ve rahmetidir.
“La Havle anil mesaibi Vela Kuvvete alel metalibi İlla Billah” 2- Musîbetlerden bizleri uzak tutmak, arzu ve isteklerimize bizleri eriştirmek, ancak Allah’ın havl ve kuvvetiyledir.
Risale-i Nur eserlerinde geçen bazı tefekkür cümleleri, bu mübarek kelâmı zikrederek ifade etmek de mümkündür. Meselâ, “İnsanı yere serip, öldürebilen, ciğerine yapışan ve çok defa büyütüldükten sonra ancak görülebilen bir mikroba mukavemet edebilmek 3, ancak Allah’ın havl ve kudretiyle olur.”
Diğer bir misal, “Tagayyür, inkılâp ve felâketlere maruz ve muhtaç şu insan bedeninde iskân edilen ruhun yaşayabilmesi için üç kuvvet ihdas edilmiştir. Bu kuvvetlerin birincisi, menfaatleri celp ve cezb için kuvve-i şeheviye-i behimiye (hayvanî şehvet duygumuz); ikincisi, zararlı şeyleri def için kuvve-i sebuiye-i gadabiye (zararlı şeyleri def’e sevk eden hislerimiz); üçüncüsü, nef’ ve zararı, iyi ve kötüyü birbirinden temyiz için kuvve-i akliye-i melekiyedir (akıl ve meleke kabiliyetimiz).” 4 Bu üç duygumuza fıtraten bir had ve bir nihayet tayin edilmediği için her bir duygumuzun ifrat, tefrit ve vasat mertebeleri vardır. Her bir duygumuzu vasat mertebesi olan şecaat, iffet ve hikmet şeklinde sarf edebilmemiz, ancak Allah’ın havl ve kuvvetiyle olur.
Bediüzzaman, “La havle vela kuvvete illa billah” mukaddes cümlesinin insanın yaratılış safhalarına da işaret ettiğini beyan etmiştir. Zerrelerin veya atomların belirli bir gaye doğrultusunda ve harika bir şekilde bir araya getirilerek bir dizi safhalardan geçirilip çeşitli duygularla, kabiliyetlerle donatılarak mükemmel bir insan olarak yaratılmasının ancak Allah’ın kudret ve gücüyle gerçekleşebileceği, başka hiçbir gücün buna muvaffak olamayacağı nazarlara sunulmuştur. Şöyle ki “La havle vela kuvvete illa billah” cümle-i mukaddesesi insanın, zerre vaziyetinden, insan-ı mü’min suretine gelinceye kadar; camidiyet, nebatiyet, hayvaniyet, insaniyet gibi geçirdiği etvar ve ahvaline nâzırdır.”5
Rabbimden bu kadar geniş ve kapsamlı mana zenginliğine sahip “La havle vela kuvvete illa billah” kelâmını duâlarımızın, ibadetlerimizin ve tefekkürümüzün bir parçası haline getirerek zikreden kullarından eylemesini niyaz ediyorum.
Dipnotlar:
1- Mesnevî-i Nuriye, Yeni Asya Neşriyat, s. 226.
2- age.
3- Mesnevî-i Nuriye, Yeni Asya Neşriyat, s. 139.
4- İşaratü-l İ’caz, Yeni Asya Neşriyat, s. 45.
5- Mesnevî-i Nuriye, Yeni Asya Neşriyat, s. 226.