Çünkü Risale-i Nur’dan aldıkları derse binaen biliyorlar ki, vazife-i asliyeleri, taallümle tekemmül etmektir; marifet kesbetmekle terakki etmektir; aczini göstermekle medet istemek ve duâ etmektir.

Bu maksatla, Türkiye’mizin pek çok mahallerinde Risale-i Nur yaz okuma programları tertip edildi. Küçüğünden büyüğüne, gencinden yaşlısına kadar herkes bu programlara yoğun ilgi gösterdi. Bahtiyar Almanya övgüsüne lâyık gençlerimizin de bu programlara bigâne kalması elbette düşünülemezdi. Ağustos ayı içerisinde, onbeş günlük bir Risale-i Nur okuma programı, Almanya’daki “Yeni Asya Avrupa Nur Cemaati” külliyesinde gerçekleştirildi. Oldukça yoğun ilginin olduğu program, feyiz ve berekete vesile oldu. 

Risale-i Nur programları, ders ve sohbetleri, Peygamberimizin (asm) şu müjdeli hadisini aklımıza getiriyor:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Cenâb-ı Hakk’ın diğer meleklerden ayrı, sadece zikir meclislerini tesbit etmek üzere dolaşan melekleri vardır. Allah’ın zikredildiği bir meclis buldular mı, o kimselerin aralarına otururlar ve diğer melekleri oraya çağırarak cemaatin arasındaki boş yerleri ve oradan dünya semasına kadar olan mesafeyi kanatlarıyla doldururlar. Zikredenler dağılınca onlar da semâya çıkarlar. 

Cenâb-ı Hak daha iyi bildiği halde onlara:

– “Nereden geldiniz?” diye sorar. Melekler de:

– Yeryüzündeki bazı kullarının yanından geldik. 

Onlar “Sübhânallah” diyerek ulûhiyyetine yakışmayan sıfatlardan seni tenzih ediyorlar. “Allâhü ekber” diye tekbir getiriyorlar. “Lâ ilâhe illallah” diyerek seni tehlil ediyorlar. “Elhamdülillâh” diyerek Sana hamd ediyorlar ve Senden istiyorlar, derler. 

(Konuşma şöyle devam eder):

– “Benden ne istiyorlar?”

– Cennetini istiyorlar.

– “Cennetimi gördüler mi?”

– Hayır, yâ Rabbi, görmediler.

– “Ya Cenneti görseler ne yaparlardı?”

– Senden güvence isterlerdi.

– Benden neden dolayı güvence isterlerdi?”

– Cehenneminden yâ Rabbi.

– “Peki benim Cehennemimi gördüler mi?”

– Hayır, görmediler.

– “Ya görseler ne yaparlardı?”

– Senden kendilerini bağışlamanı dilerlerdi.

Bunun üzerine Cenâb-ı Hak şöyle buyurur:

– “Ben onları affettim. İstediklerini onlara bağışladım. Güvence istedikleri konuda onlara güvence verdim.”

Bunun üzerine melekler:

– Yâ Rabbi, çok günahkâr olan falan kul onların arasında bulunuyor. Oradan geçerken aralarına girip oturdu, derler. O zaman Allah Teâlâ şöyle buyurur:

– “Onu da bağışladım. Onlar öyle bir topluluktur ki, onların arasında bulunan kötü olmaz.” (Müslim, Zikir 25 ve Tirmizî, Daavât 129)

Evet, Risale-i Nur programlarında duâ var, zikir var, tehlil var, tahmid var, tekbir var, tesbih var, temcid var, tesbihat var, istiğfar var. Bu programlar kapsamında, iman ilmi ile fen ilimlerinin birbirini tamamladığı tefekkür ilmi var. 

Îman-ı Billah, Ma‘rifetullâh, Muhabbetullâh ve Lezzet-i rûhâni var. Taallümle tekellüm var. Ömür sermayesini, nemalandırmak var.

 “Allahumme ecirna minennar” duâları ile bağışlanma talepleri var. Rabbimizin güzel isimlerini vesile ederek, Cehennem ateşinden korunma var.

“Elfü elfi salâtin ve elfü elfi selâmin aleyke Ya Resulallah, Ya Habiballah, Ya Emîne vahyillah“ diyerek binlerce salât ü selâmlar var.

Günahlardan tecrit var. Nafileler var. Kur’ân’ı anlama, Sünnet-i Seniyeyi yaşamak var. Serapa ulûm-i imaniye dersleri ile dopdolu Kur’ân tefsiri Risâle-i Nur’un tahsili var. Rıza-i İlâhî var. Uhuvvet, ihlâs, feyiz, bereket ve kemâlât hazineleri var.

Bu programlarda, Risale-i Nur hizmetinin meslek ve meşrebi var. Hizmet Rehberi var. Gençlik Rehberi var. Risale-i Nur’un telif kronolojisi var. Risale-i Nur’un tahkiki iman dersleri var.

İşte Risale-i Nur programları, bütün bu manaları ihtiva eden, böyle güzide meclislerdir. Bu meclislerin içerisinde –biz görmesek te– oturan, dinleyen, gıdalanan, ilim ve zikir meclislerini şenlendiren, hiçbir boş yer bırakmayacak şekilde dünya semasına kadar olan mesafeyi kanatlarıyla dolduran melekler var. Rabbimizin hoşnutluğuna mazhar olan bu meclisler, Mele-i Âlânın hadsiz sakinleri tarafından da alkışlanırlar.

Üstad Bediüzzaman Said Nursî, Barla Lâhikası’nda ders, sohbet, müzakere şeklindeki Risale-i Nur okuma programlarının önemini ve kıymetini, nazarlarımıza ne kadar da güzel sunuyor: 

“Semavat zemine gıpta eder ki, zeminde hâlisen lillâh için, sohbet ve zikir ve tefekkür için, bir-iki adam, bir-iki nefes, yani bir-iki dakika beraber otururlar, kendi Sâni-i Zülcelâlinin çok güzel âsâr-ı rahmetini ve çok hikmetli ve süslü âsâr-ı san’atını birbirine göstererek Sân’ilerini sevip sevdirirler, düşünüp düşündürürler.” (Barla Lâhikası, s. 419)

Bu vesile ile gerek yurt içinde gerek yurtdışında bütün bu ve benzer programların düzenlenmesine vesile olan şahs-ı maneviyi, organizasyon işlemlerini başarıyla deruhte eden dinin abidlerini, iştirak eden bütün kardeşlerimizi, hususan bahtiyar Almanya gençliğini tebrik ediyoruz. 

Daha nice Risale-i Nur programlarında buluşmak temennisiyle.