Yeni Asya gazetemizin yayın hayatındaki 50. Yılını tebrik ediyorum.
Uzun ömürlü ve dayanıklı olması özelliği ile öne çıkan bir çınar ağacı gibi, Yeni Asya gazetemizin de cesur ve dik duruşuyla kıyamete kadar yaşamasını Rabbimizden niyaz ediyorum.
Bildiğiniz üzere, çınar ağaçlarının kökleri toprağın çok derinlerine indiği için kolay kolay kurumazlar. Yeni Asya gazetemizin kökleri de Asr-ı Saadete kadar uzanıyor. Hazret-i Hasan’ın (ra), altı aylık hilâfet müddetinin iman hakikatlerinin neşredilmesi noktasındaki iman hizmeti misyonunu üstlenerek devam ettiren Risale-i Nur hareketinin bayraktarlığını yaptığı cihetle, kolay kolay kurumaz. İftirada atsalar, bölme operasyonları da yapsalar, çalışanlarına sosyal medyadan hücum da etseler, bu derin köklü çınarı Allah’ın izniyle kurutamazlar. Nasıl ki dalları kesildikçe inadına daha da gür yapraklı dalların çıktığı bir çınar gibi; iman, adalet, meşveret, kanun hâkimiyeti, hürriyet, demokrasi, doğru İslâmiyet, müsbet hareket esaslı gür sesi, neşriyat âleminde daima yankılanacaktır.
Nasıl ki asırlık çınar ağaçları, sıcaktan bunalmış insanlara gölgelik yaparak onları serinletiyor ve rahatlatıyor. Aynen öyle de, Yeni Asya gazetemizin de ümit verici, maddî ve manevî hastalıklarımızı rahatlatıcı, kalp ve aklımızı karıştıran propagandalara ve algılara karşı uyarıcı ve ruhumuzu bulandıran taarruzlara karşı teskin edici yayınları ile bizleri rahatlatmıyor mu!
Yeni Asya Gazetesi olmasa idi; Risale-i Nur hakikatlerini nasıl milyonlara, milyarlara duyurabilecektik?
Yeni Asya Gazetesi olmasa idi; zihinleri allak bullak eden içtimaî ve siyasî hadiselere Kur’ân ve Sünnet perspektifinden bakan Risale-i Nur düsturlarına göre nasıl yorumlayabilecektik? Hadi yorumladık diyelim, bu fikir ve düşüncelerimizi tek başımıza nasıl bütün ülke geneline, bütün İslâm âlemine veya insanlığa duyurabilecektik! Yeni Asya, yazı yazmak ve düşüncelerini beyan etmek isteyen herkes için fikir tohumlarının ekildiği bir fikir bahçesi değil mi?
Yeni Asya Gazetesi olmasa idi; doğru İslâmiyeti ve istikametli, itidalli, vasat ve kucaklayıcı Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat görüşlerini nasıl neşredebilecektik!
Yeni Asya Gazetesi olmasa idi; bürokrasiye talip olmadığımızı, darbelere hangi surette olursa olsun karşı geldiğimizi, başkalarına, hatta bütün dünyaya nasıl haykırabilecektik veya onları inandırabilecektik! “Söz uçar, yazı kalır” kaidesiyle, 50 yıllık Yeni Asya gazetemizin arşivleri, bu hakikatlerin delilleri ile silinmeyecek şekilde dopdolu değil mi?
Risale-i Nur hakikatlerini neşretmeyi ve her tarafa ilân ederek muhtaç olanların dikkatini çekmeyi hayatının en mühim gayesi bilen biz Risale-i Nur Talebelerinin, bu gayelerine ulaşmakta bir vasıta olarak vazife gören Yeni Asya gazetemiz olmasaydı, nasıl gayemize vasıl olabilecektik!
Yeni Asya gazetesi olmasa idi; Kur’ân’a, Peygamberimize (asm), Risale-i Nur hakikatlerine, Bediüzzaman’a bilerek veya bilmeyerek hücum edenlere, aleyhte yazı yazıp söz söyleyenlere tesirli tekzip yazıları nasıl gönderebilecektik!
Asya ile Avrupa’nın birbirine bağlandığı Boğaz Köprüsü’nün temel atılış günüyle Yeni Asya gazetesinin ilk çıktığı günün tevafuk etmesi, barış ve medeniyet projesi olan Avrupa Birliği ile ortaklaşa çalışmanın ülkemize kazandıracağı kazanımları sürekli dile getirmek işinin de Yeni Asya Gazetesi’ne nasip olacağına, kader-i İlâhinin bir remzi olsa gerek. Yeni Asya Gazetesi olmasa idi; gerek Avrupa’ya gerekse ülke idarecilerimize ‘Birinci Avrupa’ fikrinin ne olduğunu ve Avrupa’ya nasıl bir tavır sergilenmesi gerektiğini nasıl haykırabilecektik!
Nasıl ki Risale-i Nurlar’ın naşir-i efkârı olarak Yeni Asya Gazetesi’ne sahip çıkan Zübeyir Gündüzalp Ağabey, kalabalık yerlerde gazete satarak bizlere örnek olduysa, bizler de her yerde bu gazetemizi açıp okuyabilmeliyiz, sosyal medyadan ulaşabildiklerimizle paylaşmalıyız.
Yarın asırlık çınarımız Yeni Asya gazetemizi, çalışanlarını, okuyanlarını, maddî ve manevî destekleyicilerini tebrik ediyor, nice yıllar neşir hayatının devamını diliyorum.
Ne mutlu Risale-i Nur ve naşir-i efkârı olan Yeni Asya gazetesini okuyanlara…