Bu yazıyı okuyan herkes hemen, ”Bunu bilmekte ne var ki? Bizim orada” diyecek. Haklılar tabii. Doğru söylüyorlar. 81 vilayetin ve kazalarının, beldelerinin her tarafı Atatürk Caddesi ve bulvarı kaynıyor. Memleketin hangi köşesine gitseniz, bu adaş caddeleri görmeniz mümkün. Memlekette koyacak başka bir isim kalmamış ki?
Geçtiğimiz baharda Eskişehir’e yaptığımız ziyarette, oradaki arkadaşlarımız sağ olsunlar bizi gezdirirken bir şeyden bahsettiler ve hayret ettik. Bizi bu yazıyı yazmaya sevk eden saik de o oldu.
Eskişehir’in sol bir partiden Büyükşehir Belediye başkanı seçilen zat, bütün vilayette hem cadde sokak adlarını tar-u mar etmiş; hem de şehrin her tarafına müstehcen heykeller dikmekten geri kalmamış. İşte bu cadde ve bulvarlardan biri olan, şehir merkezindeki “Hasan Polatkan Bulvarı”nın adını, “Atatürk Bulvarı” olarak değiştirmiş. Halbuki, Hasan Polatkan bulvarını 90 derece kesen bir Atatürk Caddesi zaten varmış. Ama, maksad başka. Demokrasinin üç şehidinden biri olan, Maliye bakanı ve Eskişehir milletvekili şehid Hasan Polatkan’a vefa için zamanında büyük bir bulvara onun adı verilmiş ve yıllardır da vatandaş tarafından öyle biliniyormuş (hâlâ da onun adıyla söyleniyor) Ama mezkur belediye başkanı, sırf demokrat zihniyete düşmanlığından, onun ismini kaldırmayı planlamış ama öyle bir usturuplu yapmış ki o işi, kimse bir şey diyemesin.
Evet, kimsenin bir şey diyemeyeceği, Türkiye’nin yumuşak karnı olan bir isimle değiştirmiş Hasan Polatkan Bulvarı’nın adını. Zaten var olan Atatürk Caddesinin adını ise, Mustafa Kemal Atatürk caddesi olarak değiştirerek bir gariplik yapmış. Yani birbirini kesen iki cadde de aynı isimle... Bunu herkes karıştırır. Ama, vatandaş hâlâ Hasan Polatkan Bulvarı dendiğinden belki çok karıştırmıyordur.
Yani şu aziz vatanın topraklarını kanlarıyla, canlarıyla bize bırakan Alparslanlar, Selahaddin-i Eyyubiler, Osman Gaziler, Orhan Gaziler v.s ler bu kadar revaçta değilken, bu ismin her tarafta zikredilmesi anlaşılır bir şey değil. Biraz mantıkla düşünülse anlaşılır, ama öyle düşünmeye fırsat vermiyorlar ki... Yıllardır, böyle akıl ve mantığa çağrı yapanları, doğruyu söyleyenleri “Atatürk düşmanı” yaftasıyla suçlamışlar, sindirmeye çalışmışlar. Alâkasız bir şekilde korkuyla sindirmişler…
Yıllar önce malumatım olmuştu. Bir zaman Avrupa’dan bir turist Türkiye’yi ziyarete geliyor. Bir çok yeri gezdikten sonra, Anadolu vilâyetlerinden birine daha gidiyor. Şehrin ortasında durup, turizm bürosunu aramak için İngilizce bilen bir gence soruyor büronun nerede olduğunu. Genç de, ona işaretle, “Şu büyük caddenin sağ tarafında” diye tarif ederken, turist hemen atılıyor, “O cadde, Atatürk Caddesi mi, Cumhuriyet Caddesi mi?” deyince, genç iyice şaşırıyor. Gerçekten de orası Atatürk Caddesi’ymiş. Turiste biraz da sitemle “Hem yeni geldiğinizi söylüyorsunuz, hem de caddenin adını biliyorsunuz, bu nasıl oluyor?” deyince, ”Kardeşim, ben bir aydır Türkiye’yi geziyorum. Büyük caddelerin adı her yerde, ya Cumhuriyet, ya da Atatürk Caddesi’dir“ diyor. Tabii, genç iyice şaşırıyor.
Evet, yapılan işleri biraz akıl ve mantıkla yapmak lâzım, değil mi? Millet ses çıkarmıyor veya baskıyla sesini çıkartmıyorlar diye böyle de yapılmaz ki... Bu devlet, bu vatan, bir milletin mi, yoksa bir şahsın mı?