Geçmiş yıllara kıyasla müstesna bir Ramazan-ı Şerif yaşadık.
Evveli rahmet, ortası mağfiret ve sonu Cehennem ateşinden kurutuluş olan bereketli zamanların sonuna yaklaştık. Cenab-ı Hakk’ın (cc) fazlı keremiyle rahmet hazinesinden ihsan ettiği, Peygamberimizin (asm) müjdelediği Kadir Gecesi’ni idrak ediyoruz. Salgın hastalık tedbirleri sebebiyle camiler, mescitler kapalı, insanlarla topluca bir araya gelmek, görüşmek olmaksızın herkes evlerde izole bir hayat ve zaman geçirmek durumunda kaldı. Bu durumu zoraki bir kısıtlama mecburiyet olarak görmeyenler, bilhassa Ramazan günlerini manevî zenginlikler kazanma, ahiret kazancı fırsat olarak değerlendirdiler.
Bütün azalarımızla kötülüklerden, günahlardan uzak, sükûnet içinde, oruçlu olmanın şuurunu ve mesuliyetini inziva halinde, tefekkürle idrak etmeye çalıştık. Geçen ömür dakikalarımızı nefsimizde murakabe, mülâhaza ve muhasebe ederek, âczimizi anladık. Rabbimize yöneldik, rahmetine iltica ettik, affına sığındık. Yaptıklarımızı, yapamadıklarımızı, ihmal ettiklerimizi, hatalarımızı, kusurlarımızı vicdan muhasebesiyle değerlendirdik; eksiklerimizi anladık…
Bütün kusurlarımızla Allah’ın rahmet ve mağfiretinin bol olduğu bu mübarek günlerde duâ ve istiğfarlarla Rabbimizin emirlerine sarıldık, nehiy ettiklerinden kaçındık. Dinimizin emirlerini, kul haklarını gözeterek, sorumluluklarımızı bilerek ibadetlerimizi huşu ve huzur içinde ifa etmeye çalıştık. Namazlarımızı kıldık, tesbihatlarımızı yaptık. Kur’ân ayında, hatimler ettik, Cevşenler okuduk, Risale-i Nurlar’da izah edilen âyetlerin manalarını, hakikatlerini tefekkürle anlayarak mütalâa ettik…
Her an İlâhî huzurda, nazarda olmanın şuuruyla manen itikâfta gibi dünyanın fani, zail, geçici günahların kirlettiği çirkin yüzüne değil; Cenab-ı Hakk’ın esmasına bakan, isimlerinin tecelli ettiği hikmetlere, nizam intizam ve güzelliklere ibretle çevirdik nazarlarımızı. Dünyanın ahiretin tarlası olduğunu düşünüp baki âleme, ebedî memlekete hazırlanmanın sorumluluğunu hissettik. Oruçla manen temizlendik, günahlardan arındık ve Kadir Gecesi’nde bin aylık mükâfatı ve ahiret nasibimizi almak üzere huzur-u İlâhî’nin kapısına geldik.
Ramazan Ayı içerisinde bir lütuf, ikram, hediye olarak verdiği Kadir Gecesi’ni idrak ediyoruz. Bin aydan hayırlı olan, bir ömür kadar mükâfatlar ihsan edilen bu mübarek geceyi sevinçle, huzurla, şevk ve heyecanla karşılayıp ihya etmeliyiz. Bugünü bayram havasında bilip hâl hatır sormalıyız, gönül almalıyız, helâlleşmeliyiz. Rabbimize kalben, ruhen, bütün duygularımız ve lâtifelerimizle yönelmeliyiz. İmanla, ihlâsla, duâlarla, tövbeler etmeliyiz. Gayretle, sebat ve sadâkatle ibadet ederek, namaz kılarak, Kur’ân okuyarak geceyi uyanık geçirmeliyiz.
“Kadir Gecesi bin aydan daha hayırlıdır.” âyetini tefsir eden Üstad Bediüzzaman Hazretleri, bu gece okunan Kur’ân’ın her bir harfine otuz bin sevap karşılık geldiğini müjdeler. Rahmetin, mağfiretin, bereketin, manevî zenginliklerin bol olduğu geceyi bütün Müslüman kardeşlerimizin, insanlığın ve nefsimizin İslâm’ın ve imanın ulvî hakikatlerine sebat ve sadâkatle sarılarak kurtuluşa ermemiz için nida edip yalvarmalıyız bu gece.
Bu gece marifetullah ve muhabbetullah basamaklarıyla aşk-ı İlâhinin huzuruna bütün hissiyatımızla yönelerek, yücelerek duâlar etmeliyiz ki; fani nefsimizi ve duygularımızı mecazi, fani, zail muhabbetlerin esaretinden kurtaralım.