Çeşitli Ortadoğu ülkelerinde 2011 yılında insanlar “ekmek, özgürlük, onur” için ayaklanmıştı. Günümüze kadar geçen zamanda ne değişti?
Bu ülkelere bir türlü demokrasi gelmedi. Sadece Tunus’ta demokratik bir uzlaşı oldu.
Aslında bu ayaklanmalarda istenen slogana baktığımızda ekmek, özgürlük ve onurdan önce talep edilmişti. Dolayısıyla istenen başarıya ulaşmadı. Bu ülkelerde hürriyet zemini olmadığı için, ekmek gelmediği gibi özgürlük de gelmedi.
Mısır’da darbe ile devrilen Müslüman Kardeşler siyasetten çekildiler. Zemini kuvvetlendirme faaliyetlerine daha çok önem vermeye başladılar. Tabiiki oradaki darbe hiçbir şekilde meşru sayılmaz. Tunus’da ise Nahda Hareketi şimdi uzlaşma yoluyla bir şekilde varlığını sürdürüyor. Suriye, Libya gibi diğer ülkelerde ekmek, özgürlük ve onur mücadelesinde sükût-u hayale uğradılar.
Hürriyet-ekmek yani demokrasi ve ekonomi ilişkilerinde önceliği ekmek olanların hiçbir zaman başarılı olmadığını tarih bize yine göstermiştir. Asıl olanın hürriyet tohumunu ekmek olduğu bir kere daha anlaşılmıştır.
Ekonomisi çok güçlü olan ülkelerde bile özgürlük ve onurun ayaklar altında çiğnendiğine şahit oluyoruz. Toplum hiçbir zaman gerçek mutluluğu bulamıyor. Hürriyet ve ekmek meselesi arasında tercih hakkını ekmekten yana kullananların uzun vadede kaybettiklerini de görebiliriz. Hürriyet zemini olmadığı zaman ekonominin de ne hale düştüğü hepimizin malumudur.
Sadece kendi ekmeği için ve kendine kadar hürriyeti kabul edenlerle gerçek hürriyet ve ekmeğin gelmesi çok zor oluyor. İnsan özgür olduğu müddetçe varlığını hisseder. Sonra ekmek ihtiyacı doğar. Varlığı olmayanın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Sosyolojik olarak Maslow Temel İhtiyaçlar Hiyerarşindeki en temel olan ihtiyaçlar bile varlığı içindir.
Bazı uzmanların “gelişmiş toplumlarda ekmek tüketimi daha düşük” söylemleri aslında hür toplumları tanımlıyor. Yani ekmek tüketimini gelişmişlikle ters orantılı olarak görüyorlar. Bizde, çok ekmek yiyenlerin bir süre sonra hürriyeti istemediklerini sonucunu çıkartabilir miyiz?
Güçsüz, mazlum ve mağdurken veya ekmeksiz iken, hürriyeti ve ekmeği isteyenlerin taleplerini güçlü oldukları zamanlarda hürriyet ortamı ve ekmekle taçlandırmaları, tesis etmeleri gerekmez mi? Ya da asıl erdemli hareketin güçlü olduğu zamanki hürriyet isteğinin ardından ekmeğe vesile olması gerekmez mi?
Tüm bu gelişmelerden sonra “Ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam” diyen Bediüzzaman Said Nursi’yi tarih bir kere daha doğrulamıştır.
En çok muhtaç olduğumuz ilke hürriyetimizdir… Ben ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam.