İş Sağlığı ve Güvenliği’nde bir prensip vardır; önlemek ödemekten ucuz ve insancıldır. Bu bakış açısı ile olaylara baktığımız gibi, depreme de baktığımızda, gerçekten her zaman maddi-manevi kâr yanında huzur ve vicdani rahatlık da getirmektedir.
Önleyici bir model uygulamak her zaman insancıl ve ekonomik maliyeti çok düşüktür.
Bir başka yaklaşımda iş kazalarının %98’i insan kusurundan kaynaklanmaktadır, denilir. Bu tehlikeli durum (%88) ve/veya tehlikeli davranış %10 durum, kalan %2’lik kısmı ise kaçınılmaz durumlardan kaynaklanmaktadır denilir. Bu prensipten yola çıkarak, hatalar yapılmadığı taktirde iş kazalarının %98 oranında azalmasının mümkün olduğu ve bu doğrultuda önleyici faaliyetlerde bulunmamız istenir.
Ülkemizde 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 30/06/2012 tarihinde Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Ama halen kanunun bir kısmı güncel siyasi mülahazalarla erteleniyor. Yeterli denetim yapılamıyor. Türkiye’deki en büyük sorunun denetimsizlik olduğu gerçeği unutulmamalıdır. Kanunun temel amacı işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması, mevcut sağlık ve güvenlik şartlarının iyileştirilmesidir.
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, uygulamalarının denetimini istiyor. İş kazası, meslek hastalığı ve afetler ortaya çıktıktan sonra neler yapılmasını değil önleyici faaliyetleri daha çok önemli hale getirilmesi gerekiyordu.
Devlet ve işverenler depremlerden kaynaklanan ve yüksek maliyet doğuran hasarlardan korunmak için öncesinde önlemler almaları gerekiyordu. Deprem öncesi, deprem anı ve deprem sonrası için planlamalar tatbikî olmalıdır. Ama asıl olan deprem öncesidir. Mesela binalar ve tüm evlerimizde olduğu gibi işyerlerimizin için, alanında uzman mühendisler tarafından deprem dayanıklılık testi yaptırılmalıdır.
Risk değerlendirmesi ile birlikte tehlikelerin önlenmesi için önleyici adımlar atılması zorunlu hale getirilmelidir. Allah insana kendisini yönetebilmesi için bir irade vermiş. Bu irade ile güvenliğimizi sağlayabilir ve sağlığımızı koruyabiliriz.
Konumu gereği ülkemiz depremler olmaktadır ve olmaya da devam edecektir. Ölüm sebeplerinin sadece gerçekleşen depremler ve kaderlerdir diyemeyiz. Tedbirsizlik, deprem dayanıklılık testlerinin yaptırılmamış olması insanların ölümlerine sebep olmaktadır.
Ölüme ve yaralanmalara sebep olanla haliyle diğer sorumlular hapis cezasıyla yargılanıyor; bu olayın cezai boyutu. Diğer yandan işin manevi boyutu da var; önlem almayarak gerçekleşen ölümlere sebep olmanın vicdani manevi tahribatı da çok fazla…
Unutulmamalıdır ki, önlemek; ödemekten daha ucuz ve daha insani bir davranıştır.