“Bizim düşmanımız; cehalet, zarûret, ihtilâftır” (Divan-ı Harb-i Örfi) diyen Üstad, en büyük düşmanı ve birinci olarak mücadelenin cehalet ile yapılması gerektiğini belirtmiştir.
Bilgisizliğin tehlikeli ticareti olarak tanımlayabileceğimiz cehalet pazarı ise insanlığın son yüzyılında artarak devam ediyor.
Günümüzde, cehalet pazarının büyüklüğü ve etkisi korkutucu boyutlara ulaşmış durumda. Cehalet, bilgisizlik ve yanlış bilgilendirme, insanların düşünce ve davranışlarını derinden etkiliyor, toplumları zehirleyen bir virüs haline geliyor. Bu pazarda, gerçeklerin yerini söylentiler, komplo teorileri ve manipülatif propaganda alıyor.
Cehalet pazarı, bilgi çağında, bilginin her zamankinden daha kolay ulaşılabilir hale geldiği bir dönemde büyüyor paradoksunu yaşatıyor. İnternet ve sosyal medya gibi teknolojiler, bilgiyi hızla yayma potansiyeline sahip olsa da, maalesef aynı zamanda yanlış bilgilendirme ve manipülasyon için de kusursuz bir platform sunuyor. Dolayısıyla, gerçeklerin ve bilimsel delillerin yanı sıra, cehalet pazarı da hızla büyüyor ve zehir saçmaya devam ediyor.
Cehalet pazarının en tehlikeli yanı, toplumları kutuplaştırması ve ayrıştırmasıdır. İnsanlar, kendi doğrularına inanan gruplara aidiyet duygusuyla bir araya gelirken, farklı düşünenleri düşmanlaştırma eğilimine giriyor. Gerçeklikten uzaklaşan, önyargılı ve hoşgörüsüz bir ortam oluşuyor. Böyle bir ortamda, iletişim ve diyalog yerini çatışma ve düşmanlık almaktadır.
Peki, cehalet pazarının yayılmasını durdurmak veya sınırlamak mümkün mü? Elbette, ancak bu süreç sabır, eğitim ve bilinçlendirme gerektiriyor. İnsanlar, eleştirel düşünme becerilerini geliştirmeli, bilgiye açık olmalı ve farklı kaynakları tarafsızlıkla değerlendirmelidir. Medya ve sosyal medya platformları da sorumluluklarını yerine getirmeli, doğru bilgiyi yaymak için çaba sarf etmeliyiz. Ama bu dönemde örgütlü cehalet ile mücadele etmek çok zorlaşmıştır.
Cehalet pazarı toplumların sağlıklı gelişimine büyük zararlar veren bir olgudur. Bilgisizlik ve yanlış bilgilendirme, toplumsal sorunların derinleşmesine, kutuplaşmalara ve güvensizlik ortamına yol açar. Bu nedenle, bilgiye erişimi kolaylaştırmak, eğitimi desteklemek ve insanları doğru bilgiye yönlendirmek için çaba sarf etmek, cehalet pazarıyla mücadelede önemli adımlardır.”
Evet, bir millet cehâletle hukukunu bilmezse, ehl-i hamiyeti dahi müstebit eder.” (Münazarat)
Dolayısıyla bir yerdeki en büyük sorunun cehalet olduğunu görülmektedir. Bu cehalet, artık pazarda olduğu gibi cehalet pazarları da oluşmuştur.
Bediüzzaman Said Nursi’nin Risale-i Nur Külliyatı’nda cehalet kavramı, çeşitli eserlerinde yer almaktadır. Külliyatta cehalet hakkında yapılan tespitler ve değerlendirmeler, genellikle insanların yanlış düşüncelerini ele almaktadır.
Cehalet, insanların manevi anlamda da gelişimlerini engeller. 21. Yüzyılın cahilleri artık eğitim durumuna bağlı değildir. Düşünceleri ve yanlışlarından vazgeçmeyenler siyasi yelpazenin hangi tarafında olurlarsa olsunlar yeni cehalet pazarına dahil olurlar.