"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Ayasofya İslâm’ın Fecr-i sâdıkıdır”

Mikail YAPRAK
21 Mart 2019, Perşembe
Resulullah Efendimiz (asm), İstanbul’un fethini müjdelemişti ve aynen tahakkuk etti.

Bu Ahirzamanda O’nun (asm) sadık vekili Bediüzzaman da Ayasofya’nın yeniden ibadete açılmasıyla İstanbul’un manevî fethinin tahakkuk edeceğini müjdelemiştir ve biiznillah olacaktır.

Gündemde olan Ayasofya üzerine yazayım düşüncesinde iken, kıymetli yazarımız İslâm Yaşar’ın Kocaeli Kitap Fuarımızda kayda geçen kırk dakikalık konferansını dinledim. Ayasofya’nın taşıdığı mâna üzerine bizim açımızdan söylenebileceklerin hülâsası olarak gördüm. Bu makalemiz bir bakıma orada ifade edilenlerin bizim ifadelerimizle buluşması ve yer yer de bizim ifadelerimize bürünmesidir, denilebilir.

İstanbul surlarının içinde bir mabed vardı. Ayasofya Kilisesi! İslâmiyetin doğuşundan önce yapılmıştı bu kilise. Yaptıran Jüstinyen, Kudüs’e doğru dönmüş: Ey Süleyman seni geçtim, seni yendim demişti. Böylece Hazret-i Süleyman Aleyhisselâm’a meydan okuma mânası taşıyordu o kilise! Dolayısıyla şear-i Nasraniye idi. Yani Hıristiyanlığın sembolü. Böylece İslâmiyete karşı üstünlüklerini hakikat olarak değil de Ayasofya ile ifade ediyorlardı.

Fatih Sultan Mehmed, Ayasofya’yı camiye çevirdikten sonra, öylece bırakmamıştır. İlerde başına gelecekleri hissetmişcesine, onun vaziyetinin ilelebed korunması adına her türlü tedbiri almıştır. Hatta çok ağır bir vakfiye yazdırarak, içinde çok ağır bir bedduâya yer vermiştir. Ayasofya’yı aslî vaziyetinden çıkaranlar ile devam ettirenler o bedduânın tam hedefindedirler.

Ayasofya, kendi vakfiyesinde yazılı şartların dışında başka maksatla kullanıldığı sürece millet de vebal altındadır.

İstanbul’un ikinci defa fethedileceğine işaret eden Hadis-i Şerif’ler olduğuna göre, Ayasofya’ya yeniden cami vasfı kazandırılarak İstanbul’un manen yeniden fethi noktasında Müslümanlara bir şans daha tanınmış demektir. 

Yani, “İstanbul muhakkak fethedilecektir, onu fetheden asker ne güzel asker, onu fetheden komutan ne güzel komutandır” Hadis-i Şerif’indeki “güzel” sıfatı sadece Fatih ve askerlerine münhasır kalmayıp, manen geçmişi ve geleceği de kapsamaktadır. Geçmişte ta sahabe zamanından Fatih’e kadar, İstanbul’un fethi için gayret gösterenleri kapsadığı gibi, gelecekte de İstanbul’un manevî fethinin muhafazasına çalışanları da kapsar. Manen düşmüşse, yeniden fethinde gayret gösterenleri de, Ayasofya’ya yeniden cami vasfını kazandıranları da ve kıyamete kadar muhafazasına çalışanları da kapsar. 

Ne mutlu onlara ki, güzel Peygamberimizin (asm) güzel lisanında “güzel” sıfatına mazhar olurlar.

“EZANI ASLINA ÇEVİRDİNİZ ON KUVVET KAZANDINIZ, AYASOFYA’YI İBADETE AÇIN YÜZ KUVVET KAZANIN!”

Hazret-i Üstad, Üçüncü Said Dönemi’nde, Menderes iktidara geldiği zaman, mütemadiyen Menderes Hükümeti’ne “Ayasofya’yı ibadete açın” demesinin sebebi de mânasındaki hikmet, sır ve şifredir. 

Bir mukayese yapıyor ve diyor ki: “Ezanı aslına çevirdiniz on kuvvet kazandınız. Ayasofya’yı da ibadete açın yüz kuvvet kazanın.”

Demek ki ezan bir şeair-i İslâmîye. Ayasofya’da da ezandan on kat daha fazla bir şeair-i İslâmîye mânası var ki, Said Nursî bunu söylemiş. 

Said Nursî Hazretleri hayatı boyunca ısrarla Ayasofya için mücadele vermiştir. Hatta hayatının son demlerinde sırf bu mesele için ısrarla Ankara’ya gider. Menderes’le veya hükümet yetkilisiyle görüşmek ister. Sözü şu olacaktır: “Büyük bir tehlike geliyor. Bu tehlikeyi defetmek için Ayasofya’yı ibadete açın.” 

Hazret-i Üstad, bizzat Kur’ân’dan ve Resulullah’tan aldığı derse binaen, her mücadele için bize müsbet hareket yolunu göstermiştir. Ve her zaman kazananlar müsbet hareket edenler olmuştur. Menfi hareket edenler kaybetmişlerdir.

Bugün Ayasofya’nın ibadete açılması gündeme geldiğinde, onu açmakla mükellef olanların türlü engellere takılmaları, mazeret üretmekten başka bir şey değildir. Bediüzzaman, o günün şartlarında Menderes’e, “Ayasofya’yı ibadete açın” demişse ve o günün şartlarında Menderes’in karşısındaki engel, daha sonraki hiçbir başbakanın karşısında olmamışsa, onun altında yatan hikmet ve sebepler vardır. Bediüzzaman, var olan engelleri bilmez olur muydu hiç? Ona rağmen bunu istiyor idiyse, işte asıl o engellerin ortadan kalkması ve gelmekte olan tehlikelerin bertaraf edilmesi içindi. Ayasofya’nın açılması bir şifre gibi bir çok problemleri çözecek ve belâları def ettirecekti biiznillah. Aynı zamanda milletin ve devletin sırtındaki Fatih’in bedduâsından gelen o ağır yük kalkacaktı. Ama olmadı. Ardından ihtilâl ve daha sonra birbirini takip eden başka ihtilâller bizi bugünlere getirdi. Bugünkü halimizle de millet ve devlet olarak henüz manevî fethe lâyık olmadığımız aşikârdır.

Okunma Sayısı: 20201
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ali Tam

    21.3.2019 18:42:25

    Ayasofya'yi tekrar ibadete acacak KAHRAMAN ZAT kim cok merak ediyorum. Bütün milleti Fatih Sultan Mehmed Han'in LANETININ vebalinden kurtaracak GERCEK ULU ÖNDER!

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı