Hepimiz yolculuğumuzun dünya kısmındayız. Ruhlar âleminden anne karnına, oradan da dünyaya gelmişiz.
Dünya hayatı çok az olmakla beraber, insanın bu yolculuktaki amacını keşfetmesi gereken tek alan. Geçmiş ve gelecek hiçbir insanın aynısı olmayan özelliklerde tek ve özel olarak gelen her insan “Neden ben buraya gönderildim? Gelişimin amacı ne? Burada neler yapmam gerekir? Buradan sonra nereye gideceğim?” gibi soruları kendine sormuş olması gerekir ki, bu kısa ve nerede biteceği belli olmayan ömrünü ona göre değerlendirebilsin. Yoksa, gece-gündüz aynı döngü içinde sayılı günler tükenir, “Süren bitti, bu kadar!” denir ve insan dünyadan göçmüş olur.
Her insan çok özel ve çok kıymetlidir ki, Allah onu yokluktan çıkarıp bu dünya meydanına göndermiş. Kendimizi ve etrafımızı tanıyacak, ölçüp tartabilecek cihaz ve âletler vermiş, bunların neticesinde O’nu tanıyalım diye. Yani her insan Allah’ın taklit edilemez bir sanatıdır. Bir gözünü ya da kolunu kaybedenler çok yüksek fiyatlar karşılığında bunların biyonik olanını alıp taktırsa bile ne görüntü olarak ne de işe yaraması olarak aynısını elde edemiyor. Oysa Rabbimiz, her insana özel el, kol, yüz verdiği gibi, her insanın aklını, kalbini, ruhunu da farklı farklı inceliklerle, kabiliyetlerle donatmıştır.
Teknoloji sektöründe çalışan bir yazılım mühendisi, her insanın ne kadar özel yaratıldığını şöyle ifade ediyor: “Bizim, işimiz gereği hiçbiri birbirine benzemeyen dokuz haneli rakamlar üretmemiz gerekiyordu ki, insanlara vergi numarası, sosyal güvenlik numarası verebilelim. Amerika’da 330 milyon insan var ve herkesin vergi numarası, sosyal güvenlik numarası birbirine benzememesi lazım. Bir de vefat etmiş geçmişteki insanların numaraları var. Şimdi ben yeni ve farklı rakamları oluştururken elimde geçmişten bu güne kadar herkesin numarasının olduğu bir veri tabanım olmalı. Öyle bir bilgiye sahip olmalıyım ki, veri tabanımdaki geçmiş ve şimdiki tüm rakamları görebileyim, farklı ve hiç birine benzemeyeni üretebileyim. Bundan ne çıkardım? Yeryüzünde bu güne kadar daha hiç iki insanın parmak izinin birbirinin aynı olduğuna rastlanmamıştır. Öyleyse, gelmiş geçmiş, gelecek her insanın veri tabanını gören, her insanı farklı, benzersiz yapan bir Allah var. Bu veri tabanı da Levh-i Mahfuz olabilir mi? Benim teknoloji öğrenmem Allah’a olan inancımı artırdı.”
Her ilim, her fen bunun gibi Allah’ın kanunlarını anlatıyor ve O’ndan bahsediyor. Her insanda ise bu sırları okuyacak ve keşfedecek potansiyel vardır. İnsana kendi varlığını, ne için yaşadığını, ona verilen kıymeti anlaması için sayısız imkânlar verilmiştir. Dünya üzerinde pek çok insanın tüm bunları sıradan görerek ölüp gitmesi ne acıdır. Bu yüzden, henüz dünyadayken ölmeden önce her gün ders çalışmak gerekir. Allah sonsuz olduğu için, O’nu tanıyacağımız ilimler de sonsuzdur. Bunun için bu çalışma ve okumalar ecel gelene kadar sürekli devam etmelidir.