Tanınan bir yazarın, bilinen bir yazısı vardır. “Arada bir bunaldığınızda” başlıklı dokunaklı ve içsel bir yazıdır. Yazarın okuduğu psikoloji kitabında deniyordur ki:
“Arada bir çok bunaldığınızda, hayatın sizin için çekilmez hale geldiğini düşündüğünüzde kendinize on dakika ayırın ve kendi cenaze töreninizi düşünün”. Yazar bu cümle ile çarpılır ve o da aynen öyle yapar. Kendi ölümünü ve cenazesini öyle gerçekçi hayal eder ve yazar ki, sonunda kendisi de, yazdıklarını okuyan eşi de gözyaşlarını tutamaz hale gelirler. Bütün sevdiklerini, yakınlarını, bir bir gözden geçirir cenazesinin hayalinde. Eşini, oğlunu, annesini, babasını, akraba ve dostlarını bir bir düşünür. Geriye dönme, tekrar sarılma, konuşma imkânı olmadığını derinden hisseder. “Babaaa” diye ağlayan oğlunun feryadını duyar gibi olur. Eşinin kucağında oğluyla ayakta zor duran perişan halini getirir gözlerinin önüne. “Erken bıraktın beni, hani birlikte ölecektik?” dediğini hayal eder. Yakınlarının “vah vah, yazık oldu” gibi acı dolu ifadelerini duyar ve görür gibi olur. “Bırakın canınız yansın, bırakın alevler içinde kavrulsun bütün ruhunuz... Orada, o musalla taşında düşünün kendinizi...” diyordu kitaptaki satırlar. Yazar da, aynen uyguluyordu.
Babasının belli belirsiz duâlar okuyarak vakarlı durmaya çalışan halini düşünür. Ve, ciğerinden bir parça kopmuş gibi can havliyle hem içi, hem dışı kan ağlayan annesinin acılı hali gelir gözlerinin önüne. Kardeşleri, akrabaları, herkes şaşkındır. “Doymadan gitti oğluna” dediklerini işitir gibi olur. Dostlarından bazıları şaşkın bir şekilde “Nasıl olur, daha dün birlikteydik” diye acı dolu ifadelerle musalla taşındaki cenazesine bakmaktadırlar.
Yazar yazısının sonunda der ki: “Ben kurduğum bu hayalle, canımın tüm yanmasına rağmen yeniden doğdum. Bilgisayar diliyle ‘Format attım hayatıma’. Okuyucularına da “Arada bir bunaldığınızda lütfen hayatınızı, ölümünüzü gözden geçirin” tavsiyesinde bulunur. Ve “Sevdiklerinize daha çok zaman ayırın, en önemlisi verdiği-vermediği herşey için tekrar tekrar şükredin yüceler yücesi Yaradana” ifadeleri ile yazı son bulur.
Aslında bizim için ölümü düşünmek hayatımızda yer etmiş olması gereken bir şey. Kur’ân ve hadisler bize bunu tavsiye eder. Asrın âlimi Bediüzzaman Hazretleri de, her insanın içinde bulunduğu hazır zamandan hayalen istikbale giderek kendi akıbetini görebileceğinden bahseder. Bu konuda sinema misalini verir. Bir çok defa kendisi de kendi ölümünü, kendi cenazesini müşahede etmiştir. İhlâsı kazanmanın ve muhafaza etmenin en müessir bir sebebinin rabıta-i mevt (ölümü düşünmek) olduğunu belirtmiştir.