Şeyh Seyda Hazretleri bunu söyledikten sonra çevre köy ve beldelerdeki insanlar da Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin vefat ettiğini işitmiş oldu.
23 Mart 1960 Çarşamba sabahında Serdahlé köyü. Köyün karşısında yüksekliği; tüm heybet ve haşmetiyle karşıdan görünen ve beyaz bir örtü gibi üstü kar ile kaplı Cudi dağı. Ve ucu dergaha kadar uzanan yeşil vadide baharın gelmesiyle adeta haşrin varlığını ispatlarcasına dört yüz bin çeşit nebatat toprağı delip nevş-u nema bulmuş, her bir çeşidinde ayrı renkler ve kokular ile vadi ve bayırları reyha ve güzellikleri ile süslemiştiler.
Çeşitli yerli ve göçmen kuşların yuvaları ile dolu o muhteşem ve heybetli Serdahlé vadisinde göğe uzanan ağaçların tepelerindeki sesleri diğer günlerdeki ötüş seslerinden daha değişik, daha ayrı idi. Bu sabah sanki hazinane bir melodi ile ötüyorlardı. Serdahlédeki tekyede (dergah) her gün neşe ile sabah namazını halife, faka ve sofilerinin önünde kılan Şeyh Seyda’da da bu gün bir hüzün bir durgunluk aşikârane belli oluyordu. Lakin müritler hikmetini bilmedikleri gibi onlarda da Şeyhlerinin durumundan dolayı bir sessizlik, bir hüzün hakim oldu. Duada elleri dakikalarca havada kalan Şeyhlerine tüm müritler bila kaydu şart iştirak ederek ve içlerinden kendilerinden ziyade Şeylerine bir şey olmasın dileğiyle için için ve tüm samimiyetleri ile hep beraber dua ediyorlardı. Namaz ve akabinde çekilen virdlerden sonra yerinden kalkmadığını müşahede eden mürit ve halifeleri bu günün diğer günlerden çok değişik bir gün olacağının kanaatında birleştiler. Şeyhlerinin ağzından çıkacak bir kelimeyi sabırsızlıkla beklediler.
Günün ilerleyen saatlerinde kulaktan kulağa Şeyh Seyda’da değişik bir hal olduğunu tüm çevreden de işitilince Şeylerini çok seven çevre halkında büyük bir panik ve hüzün peydahlandı.
Nihayet beklenen an geldi ve Şeyh Seyda; halifesi Mehmet Emin Er’e seslenerek hazırlanınız gidiyoruz dedi. Halife Mehmet Emin Er hemen; ‘belé ézbéni’ dedi. Tabi ki o zamanlar bölgemizde arabaların çok az olduğu bir zaman. ‘Acele bir şekilde bir kamyon bulduk kasasına bindik Şeyhin içinde olduğu arabayı takip ederek yola devam ettik. İdil’e vardık oradan da Midyat’a doğru gitmeye devam etti. Midyat’a vardığımızda Şeyhimizin arabasını kaybettik. Midyat halkından böyle bir arabayı gördünüz mü diye sorduk birisi tarif ettiğimiz şekilde bir arabanın Serdéfé köyüne doğru gittiğini söyleyince biz de hemen Serdéfé köyünün yoluna saptık. Köye vardığımızda baktık ki Seréféde mukim, aynı zamanda Şeyh Seyda’nın halifesi olan Şeyh Halil’in evindedir. Biz de içeri girip oturduk. Bu arada Şeyh Seyda hiçbir ziyareti kabul etmedi ancak dönüşte Midyat’ta halkın çok ısrar etmesiyle bir selamlama oldu ve tekrar Serdahléyé döndük. Tabi ki herkes merak içindeydi. Bu gidiş gelişin sebebi hikmeti nedir diye! Bu arada Şeyhimiz ile diyaloğu çok iyi olan ve Şeyh Seyda’yı çok seven Seyyid Ali (Molla Ali Fındıki- Kürtçe Divan Yazarı) dedi ki: Şeyhim siz hilafı adet nereye gideceğinizi söylemeden, birkaç mürit ve halifeniz dışında kimseye haber vermeden gidip geldiniz. Bunun hikmeti nedir? İnsanlar merak içindeler? Bunun izahını arz ediyoruz dediğinde Şeyh Seyda: ‘Bu sabah Bediüzzaman (Said Nursi) Hazretlerinin ruhunu mevta aleminin içinde gördüm. Vefat ettiğini anladım. Sıkıntıdan böyle bir cevelan edeyim dedim dedi. Tabi ki o zaman iletişim yok denecek derecede idi. Şeyh Seyda Hazretleri bunu söyledikten sonra çevre köy ve beldelerdeki insanlar da Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin vefat ettiğini işitmiş oldu.’
Bediüzzaman Hazretlerinin saffı evvel talebelerinden Abdulkadir Badıllı Mufassal Tariçe-i Hayat adlı eserinde: ‘Hazreti Üstad’ın vefat haberini duyup da cenazesine yetişemeyen bir çok beldelerde giyabi cenaze namazları kılındı. Ezcümle Cizreli Şeyh Seyda Hazretleri, Cizre’de kalabalık bir cemaatle birlikte kalkmış, Urfa’ya taraf gelmekte iken; Mardin-İdil’de Üstadın defin haberini alınca, orada büyük bir cemaatle Üstadın gıyabi cenaze namazını kılmıştır. Bu hadisenin bir çok şahidini bizzat dinlemişimdir. Abdulkadir Badıllı Mufassal Tariçe-i Hayat, c. 3, S. 1764)