Yeni Asya neden iki zıt kutbun hedefinde? Bunlar iki zıt kutup mu, yoksa bir bütünün, birbirlerini tamamlayan iki parçası mı? Ve AKP’nin zıddı gibi gözüken ulusalcı görüşün demokrasi gibi bir talebi var mı, yoksa neye taraftarlar?
Malûmunuz birkaç gün önce Yeni Asya’ya bol iftiralı bir saldırı oldu. İftira haberinin AKP’nin yayın organlarında yayınlanmasından hemen sonra, Yeni Asya tarafından jet hızıyla yalanlanmasına rağmen; Hürriyet ve Sözcü neden bu yalan iftiraya sarılma ihtiyacı hissettiler ve bugün hâlâ neden bu haberlerini tekzip etmeye gerek duymuyorlar?
AKP cenahını anlamak zor değil.
AKP basınında sofradan arta kalan kırıntılara meraklı o kadar çok adam var ki, bunları, kendileri gibi bu kırıntılara merak duyup talip olmayan herkes çıldırtıyor. Bu kırıntılara talip olmayanlara, akla hayale zor gelecek isim tamlamalarıyla saldırıyorlar. Onlar, kendilerine kırıntı lütfedenlere bir kutsiyet atfediyorlar ve bu kırıntı sahiplerini eleştirenlere, her kim ve nereden olursa olsun, olabilecek her şekilde saldırmayı yine kutsal bir görev sayıyorlar.
Kendilerine kutsiyet atfedilenler ise; bu ülke insanlarının, kendilerini seçmek ve sonrasında seçilmiş olan kendilerinin hayatlarını daha da güzelleştirmek için seçmeye devam etmek üzere var olduklarını düşünüyorlar. Halbuki biz, seçilmişlerin bu ülkenin insanlarına daha fazla hürriyet, daha fazla demokrasi, daha fazla insan hakları, daha fazla fırsat eşitliği, daha fazla zenginlik sağlamak için var olduklarını düşünüyoruz. Ve insanlarımızın bu haklara daha fazla sahip olabilmesi için yazıyoruz. AKP pragmatizmi ve AKP basın yayın organlarıyla aramızdaki temel farklardan biri bu.
Buraya kadar her şey anlaşılır. Ortalama bir zekâya sahip her insan bunu görebilir. AKP kutbunda hal böyleyken, karşı ulusalcı kutupta durum nasıl? Onlar bize neden kızıyorlar? Bizle alıp veremedikleri ne? Hürriyet ve Sözcü, neden Yeni Asya hakkında iftira bir haberi, doğruluğunu bile araştırmadan yazma ve yalan olduğu aşikâr edildikten sonra bu yalana tutunma ihtiyacı hissettiler?
Sebebini bulmak zor ve karmaşık gibi gözükse de, aslında ne zor ne de karmaşık. Onlar Yeni Asya’yı hem kıskanıyorlar hem de Yeni Asya ekolünün varlığı, onların dindarları toptancı bir şekilde damgalamalarına mani oluyor.
Yeni Asya’yı kıskanıyorlar, çünkü kendilerinin hürriyet ve demokrasi anlayışı da, AKP’ninki gibi sakat ve eksik. Hem hürriyeti, hem demokrasiyi yalnızca kendileri ve kendileri gibi düşünenler için istiyorlar. Hatta onların talebi genel bir hürriyet değil, kendilerine hizmet edecek kısmî bir özgürlük. Meselâ; onlara göre başörtüsü hâlâ bir siyasî simge ve hâlâ üniversiteye girememeliler, onlara göre dindarlık hâlâ cami ile ev arasına sıkıştırılması gereken geçmişten gelen bir alışkanlık. Hâlâ 28 Şubat’la 29 Şubat arasında bir yerdeler, Mart ayına, yani ilkbahara bir türlü erişemediler. İçten içe hâlâ tek parti dönemlerinin, millî birlik komitelerinin, muhtıraların, yürütülen tankların özlemini duyuyorlar. Yani onlar biliyor ki, geçmiş hayatlarının en idealist dönemlerinde bile, genetik kodları dolayısıyla, Risale-i Nur Talebeleri ve Yeni Asya ekolü kadar demokrat ve hürriyetçi olamadılar ve bundan sonra da olamayacaklar. Bu yüzden bizi daima kıskanacaklar.
Ayrıca; Yeni Asya’nın hürriyet ve demokrasiyi inançlı bir şekilde savunması, onların dindarları toptan bir şekilde damgalamalarına mani oluyor. Yeni Asya olmasaydı, ne kadar kolay bir şekilde, bu dindarların hepsi Siyasal İslâmcı, tamamının AKP’yi desteklemesinden belli diyebileceklerdi. Yeni Asya olmasaydı, ne kadar kolay bir şekilde, bunların hepsi demokrasi ve hürriyet karşıtı diyebileceklerdi.
Yani aslına bakarsanız, her iki tarafın da demokrasi ve hürriyet anlayışları sakat ve eksik. Birisi kıpkırmızı bir istibdat, diğeri ise yemyeşil. Biri onun yerine gelse, tıpkı diğerinin yaptıklarını yapar, diğeri onun yerine gelse, tıpkı onun gibi ağlayıp sızlar.
Nihayetinde yok aslında birbirlerinden farkları.
Şimdi anlaşılmıştır her halde, her iki tarafın Yeni Asya’yı neden kıskaca almaya çalıştığı.