"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Tolstoy ve Said Nursî’nin ortak noktaları

M. Said ZEKİ
26 Ağustos 2024, Pazartesi
Tolstoy (1828-1910) ve Bediüzzaman’ın (1878-1960) hayatını ve eserlerini okuyanlar şaşırtıcı derecede benzerlikler bulabilirler.

Ömür süreleri aşağı yukarı aynı. Bediüzzaman Tolstoy’dan 50 sene sonra doğmuş, 50 sene sonra vefat etmiş. İkisi de köyde dünyaya gelmiş. ikisi de dünya malına, makam ve şöhrete ehemmiyet vermemiş, fikirleri için çok çile çekmiş, eserler yazmış, talebeler yetiştirmiş.

Ölümleri de, garip ve benzer şekilde olmuş: Birisi bir tren istasyonunda, diğeri bir otel odasında hayata gözlerini yummuş. Ve -geçen hafta yazmıştık- birinin mezarı kayıp, diğerininki belli belirsiz.

***

Tolstoy çocukken annesi ve babası vefat etmiş. Nursî de, küçük yaştayken ailesinden ayrılmış, ömrü gurbette geçmiş. Tolstoy dünya klasiklerini okurken, Bediüzzaman 90 kitabı ezberlemiş.

İkisinin de otorite ile başı derde girmiş. Polis takibatı yaşamış. Tolstoy, Hazret-i İsa’yı (as) Tanrı olarak görmeyi ve ona tapmayı Hristiyan temel prensiplerine aykırı bir fikir olarak nitelendirince 1900 yılında Kilise tarafından aforoz edilmiş. Bediüzzaman da, Doğuda bir üniversite talebine karşılık sus payı olarak verilen maaşı reddedince Saray tarafından Toptaşı Akıl Hastanesi’ne gönderilmiş.

Savaş çıkınca, ikisinin de orduya katılması ayrı bir benzerlik.

Fakirlere, köylülere, zavallılara ve hastalara karşı duydukları şefkat ve merhamet had safhada. En büyük düşmanları cehalet. Kurtuluşu eğitim ve inançta görüyorlar.

Tolstoy aforoz edilince Kilise dışında, köyünde mektep kurup şakirt yetiştirmiş. Bediüzzaman da Van’da Horhor medresesinde talebe yetiştirmiş. Medresetü’z-Zehra için ömrü boyunca çaba sarfetmiş. Bu mümkün olmayınca her yerde ‘küçücük medrese-i nuriyeler’ açmış.

Tolstoy kendi yazdığı ders kitaplarını mektebinde, Said Nursî de Risalelerini medreselerinde okutturmuş. Tolstoy’da şakirtleriyle mektuplaşmış Nursî de.

Tolstoy gerçek imana ulaşmak için çırpınırken, Said Nursî “tahkiki imanı muhtaç gönüllere ulaştırmak, Kur’an’ın sönmez bir güneş olduğunu’ insanlığa göstermek için çırpınmış. 

***

Tolstoy’un hayatı “sanatçı ve aziz” diye ikiye ayrılırken, Bediüzzaman’ın hayatı da “Eski Said, Yeni Said, Üçüncü Said” devrelerine ayrılmış.

Biri gerçek İsa (as) beklentisi içinde olmuş, diğeri “İsa’nın (as) geleceğine katî olarak inanıp hakikî dindar İsevîlerle Müslümanların birlik olup dinsizliği öldürmesi için” gayret sarfetmiş.

Tolstoy İtiraflarım’da “yazılarımda yaptıklarımın aynısını hayatımda da yaptım” derken, Bediüzzaman da ütopik şeyler değil, çoğu zaman tecrübe ettiği, hayatın içindeki gerçekleri yazmıştır. “Ben hiçbir zaman boşuna sebepsiz eser yazmadım. Mutlaka bir delile ve bir sebebe binaen yazdım. Bir ihtiyaca binaen yazdım.” demiştir. (N. Şahiner, Son Şahitler-3; Bayram Yüksel’in hatıraları)

İkisi de, hemen hemen toplumun her kesimine hitap edecek eserler yazmış. Gençler, ihtiyarlar, kadınlar, hastalar, âlim-cahil herkesi muhatap almışlar. (Tarihçe-i Hayat)

***

Bediüzzaman Dârü’l-Hikmeti’l-İslâmiye’de aldığı maaştan kendisine yetecek kadarını ayırıp kalanını muhtaçlara dağıtmış. Eserlerinin telif ücretiyle bastırdığı kitapları ücretsiz dağıtarak millete iade etmiş. Tolstoy da malını fakirlere dağıtmış. Eserlerinin telif ücretini de dağıtmak isteyince, ailesi ile arası açılmış. (https://www.turkedebiyati.org/tolstoy/)

Tolstoy’un ilk dönemi aristokrat bir ortamda geçerken, ömrünün sonuna doğru sade bir hayatı seçmiş. Eski Said döneminde Padişahla, Şeyhülislamla, paşalarla irtibat hâlinde olan Bediüzzaman, Yeni Said döneminde sürgünler ve zindanları görmüş, “kut-u lâyemût”la (ölmeyecek kadar olan rızıkla) yaşamış.

Tolstoy bisiklet sürmeyi 67 yaşında öğrenmiş. “Hiç bir şey için geç değil” anlamına gelen “Tolstoy’un bisikleti” diye bir kavram oluşmuş. Bediüzzaman da; son nefesine kadar okumaktan, yazmaktan, hayattan, hizmetten kopmamış.

VEFAT YOLCULUĞU

Aile çevresinde bunalan Tolstoy, yanına küçük kızını ve doktorunu alarak, trenle güneye yönelmiş. Yolda halsiz düşüp Astopovo İstasyonu’na inmiş. Gar şefinin evinde 1910 yılı 20 Kasım’da sabaha karşı hayata gözlerini yummuş.

Ömrünün sonuna kadar takip ve tarassuttan kurtulamayan Bediüzzaman ise, ikamete mecbur edildiği Isparta’dan, üç talebesiyle hasta bir vaziyette gizlice yola çıkarak Urfa’ya gelir. Yetkililer hemen şehri terketmesine söylerken, o Ramazan ayında, 23 Mart 1960’da sabaha karşı İpek Palas Oteli’nde ruhunu teslim eder.

Tolstoy’un köyünü kutsal bir belde gibi ziyaret ediyormuş insanlar. Said Nursî’nin doğduğu köy ile sürgün yaşadığı şehirler de, talebeleri tarafından ziyaret ediliyor.

Okunma Sayısı: 1851
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Said Yüksekdağ

    26.8.2024 14:57:01

    Tebrik ederim, güzel bir çalışma olmuş. Bizlere de sadece okumak düştü.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı