Yahudilerin dünya hırsı, aşırı mal-mülk edinme çabası, servet-zenginlik sevdası, başlarına hep dert olmuştur. Horasan’da, İspanya’da, Almanya’da gördükleri eziyetli sürgünlerin zahirî sebebi budur.
Küçük çapta da olsa, benzer bir hadise bundan 90 sene evvel Türkiye’nin Trakya Bölgesinde de yaşandı. Hadisenin gelişme seyri, kısaca şu şekilde görüldü:
Marmara Bölgesinde ve bilhassa Trakya genelinde Yahudilere karşı halkta kabaran hoşnutsuzluk, nihayet 21 Haziran 1934’de Çanakkale'de patlak verdi.
Yahudi veya Dönme-Sabetaist olarak bilinen kimselerin ev ve işyerlerine saldıran Türk kökenli vatandaşlar, Vakit, Cumhuriyet, Akşam gibi dönemin gazetelerinde yer alan haberlere göre, bazı yerlerde işi yağmalamaya kadar ileri götürmüşler.
Bir yandan da, Yahudilerin Türkiye'yi derhal terk etmeleri hususunda tehditler yapıldığı, yine o günlerin gazetelerinde yer aldığı görüldü.
*
Çanakkale'deki olaylarla eş zamanlı olarak, aynı türden çalkantılar Tekirdağ, Edirne, Kırklareli, Çanakkale, Uzunköprü, Çorlu, Silivri, Babaeski, Lapseki ve Lüleburgaz'da baş gösterdi.
O zamanki tahminlere göre, Trakya Bölgesindeki Yahudi asıllı olanların nüfusu 12 bin civarındaydı. Geniş bir bölgede halktan kimselerin saldırısına daha fazla dayanamayan azınlıktaki Yahudilerin önemli bir kısmı, yerini yurdunu terk ederek başka tarafa göç etti.
Bir kısmı İstanbul'a, önemli bir kısmı Filistin topraklarına ve diğer bir kısmı da dünyanın muhtelif merkezlerine dağıldılar. Bu olaylar esnasında yaralananlar oldu; ancak, herhangi bir ölüm hadisesi tesbit edilemedi.
*
Bu tarihlerde, Almanya'da Naziler, İtalya'da ise Faşistler iktidarda bulunuyordu. Her iki Avrupa ülkesinde de Yahudilere karşı şiddetli bir muhalefet hareketi başlamış durumdaydı. "Antisemitizm" diye de adlandırılan bu dalganın bir ölçüde Türkiye'yi de etkilemesi kaçınılmaz olmuştu.
Yahudilere karşı kabaran protestolarda, dış olaylar gibi şüphesiz iç dinamiklerin de etkisi vardı. Turancı Nihal Atsız “Orhun” isimli dergide, Cevat Rıfat Atilhan ise “Millî İnkılâp” isimli dergide "Türkçülük" ve "Antisemitizm" üzerine yazdıkları yazılarla halkı Yahudilere karşı kışkırtıp galeyana getiriyorlardı.
*
Yahudilere karşı protesto ve yağmalama vak'alarının had safhaya çıktığı günlerde, Mustafa Kemal Türkiye'yi ziyaret eden ve ziyareti haftalarca devam eden İran Devlet Başkanı Şah Rıza Peh-levî ile meşgul durumdaydı. Türkiye'nin birçok yerini birlikte gezdiler. Bu gezinin gayet net görünen film-video çekimleri internette mevcut.
Fevzi Çakmak ise, daha evvelden de yaptığı gibi, yine Yahudileri himaye etme cihetine giderek, kabaran tepkilerden en az hasarla kurtulmalarını sağladı.
Çakmak, birkaç sene önce de şeyhi olan Küçük Hüseyin Efendinin tavsiyesiyle, Yahudilere kol kanat germiş ve onların zarar görmelerine engel olmuştu.
2001'de bu iki şahsın mezarları başında vurularak öldürülen Yahudi asıllı işadamı Üzeyir Garih'in hemen her hafta Cumartesi günleri Eyüp Kabristanına gelerek onlar için duâ etmesinin yegâne sebebi, Mareşal Fevzi Paşa (ölümü 1950) ile baba dostu Şeyh Hüseyin Efendi'nin (ölümü 1930) vaktiyle Yahudilere karşı himayeci davranmaları idi.
Ne gariptir ki, Fevzi Paşanın ölümcül hastalığı, vaktiyle Yahudilere karşı protesto eylemlerinin ayyuka çıktığı Trakya bölgesinde nüksetti. Millet Partisinin fahri başkanı olan Fevzi Paşa, 1950 seçimleri öncesi Trakya Bölgesine siyasî propaganda yaparken hastalandı. Birkaç gün sonra da öldü. (10 Nisan 1950)
……………………………………….
NOT: Daha geniş bilgi için bakınız: Rıfat N. Bali; 1934 Trakya Olayları, Tarih ve Toplum Dergisi. Sayı 186 ve 187.