Uzun yıllardır BM’de kapsamlı reform yapılması konuşulurken, Covid-19 pandemisi, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, mülteci hareketliliği ile hem pandeminin hem de Ukrayna’daki savaşın getirdiği ekonomik vb. sorunlar AB’nin de kendi içinde reforma gitmesini gündeme taşıdı.
Özellikle Avrupa Konseyi’nde alınan kararlar oy birliğine dayansa da, bu kararların alınmasında daha çok güçlü devletlerin ağırlığı hissediliyor. Hâl-i hazırda henüz olgunlaş(a)mayan AB Ortak Savunma ve Dış Politikası’nda, hem Covid-19 salgını döneminde hem de Ukrayna’daki gelişmelerde tam fikir birliğinde hareket edilemediğini gösteriyor. AB’de neredeyse 2021-2022’de 1 yıldır tartışılan Avrupa’nın Geleceği konusunda 9 Mayıs 2022’de bir sonuca varılmıştı. Buna göre “AB yönetim sistemini derinlemesine gözden geçirmek, oy birliğini kaldırmak, AB yürütme yetkisini reforma tabi tutmak” vb. öneriler AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’e ve Avrupa Parlamentosu Başkanı Roberto Metsola’ya sunulmuştu. Yine reformlarla ilgili, AB’nin Orta ve Doğu Avrupa üye devletlerinin tutumu da önem arz ediyor (Yeni Asya, 18.06.2022).
Rusya’nın savaşı devam ettirmesi ve uyguladıkları uzun soluklu yaptırımlar Batılı ülkeler arasında yaptırım yorgunluğuna yol açtığı değerlendiriliyor. Yine de yaptırımların, Rusya’yla başa çıkabilmede ciddi bir argüman olduğu anlaşıldı.
AB ülkelerinden yapılan son seçimler de Avrupa’da aşırı sağın yükseldiğinin delili niteliğinde. Geçmişte yükselen aşırı sağ düşünce yapısıyla da ilişkilendirilen İkinci Dünya Savaşı ve sonrasının sonuçlarını ve yıkımını da başta Avrupa’nın kendisi yaşamıştı.
Zikredilen tüm bu gelişmeler ışığında daha büyük bir birliğe hazırlanmak için AB’nin kurumsal reforma ihtiyacı var. Ancak bir dönem yapılan “genişleme mi ve derinleşme mi” tartışmalarından ziyade, daha derin entegrasyonun her zaman genişleme ve derinleşmeyle birlikte olması gerektiği ve her ikisinin birbirini dışlayan kavramlar/uygulamalar olmadığı günümüzde daha çok iddia ediliyor.
AB’nin genişlemesi, Avrupa’nın güvenlik mimarisini AB ilke ve kurallarına güçlü demokratik dayanakla yeniden tasarlanmaya yönelik iddialı bir projedir. Rusya’nın Ukrayna’yı işgali de AB’deki genişleme ve reform tartışmalarına ivme kazandırıyor.
Ancak AB’de genişleme ve reform tartışmaları aynı hızda ilerlemiyor. Çünkü reform hakkında öne çıkan dar kapsamlı bir kurumsalcı odaklanma AB’de gereken heyecanı uyandırmıyor. Hatta reform kavramı, AB’nin son 10 yılda iyi ilişkiler geliştirdiği Balkan devletlerinin üyelik taleplerini ertelemekte kullanılan bir bahane hâline geldiği de düşünülüyor.
AB’de bazı kesimler “genişleme stratejisinin yeniden hayata geçirilmesini, reformdan daha öncelikli” görüyorlar. Ama bu kesimler reforma da karşı çıkmıyorlar. Bununla birlikte AB’de reformun ne zaman ve nasıl olacağı, üyelik sürecindeki ülkelerin katılım hızlarına ve üyelik talebindeki ülkelerin bu taleplerinde ne kadar gerçekçi olduklarının etkisine dayandıranlar da mevcut.
AB, üyelik hedefleyen ülkelerde siyasî reform talep ederken, gelecekte Birlik dayanıklılığını garantiye almak ve demokratik gerilemeyi önlemek için üyelerini birbirine bağlayan demokratik değerleri güçlendirmeyi isteyebileceği ön görülüyor. Dolayısıyla AB’de “genişleme ve derinleşme” tartışmaları yerini “genişlemenin reformu teşvik edip etmeyeceği”ne cevap arayışına bırakmış durumda.