İmlâ, her devirde problem olmaya devam edegelmiştir.
Lise yıllarımızda TDK, süreli yayın gibi 6 ayda bir Yazım Kılavuzu çıkarırdı. Resmî imtihanlarda âdet hâline gelmiş imlâ ve noktalama sorularının doğruları, TDK kılavuzuna göre belirleniyordu. Hâlen de öyle.
Bu imtiyâzını hovardaca kullanan TDK’nin yeni her Kılavuzunda “Önceki kılavuzumuzda bunu şöyle önermiştik; şimdi böyle!” ifadelerine rastlardık. “Şimdi bunu öneriyoruz”lar hiç bitmedi. Şükür ki kısa fâsılalarla kılavuz basımı, yerini daha uzun aralıklara bırakmıştı da imlâ rotamızı diğer kılavuz basımına kadar sabitleyebiliyorduk.
“Tüfek îcat oldu, mertlik bozuldu.” kabîlinden, internet çıkınca hepten perişan olduk. Fuzûlî yaşasaydı “…sormadın hâl-i perîşânım.” gıyâsını, sevgilinin ben’lerinden değil TDK’nin sebep olduğu ızdıraptan çekerdi.
Artık bir dahaki basımı beklemeye gerek yoktu, dün şöyle olan kelime bugün böyle oluvermiş. Her dâim bakacak ve TDK sitesinden son durum kontrolü yapacaksın.
“Izdırap” kelimesi kaç hâl değiştirdi, nice ıstıraplar çekti de ızdırâbını dindirebildi mi, belli değil. Şimdilik ızdırap. Yarına garantimiz yok.
“Vekâlet oldu vekillik, bugün bakanlıktır/ Yarın nedir bilinmez, yarın karanlıktır.”
Lâtin alfabesiyle, her kelimeyi doğru telaffuzu sağlayacak şekilde yazmak mümkün değil elbet. Nurları Transkripsiyon alfabesiyle basalım, diyecek hâlimiz de yok.
“Bir şey bütün elde edilmezse bütün bütün elden kaçırılmaz.” buyuran Üstâda tebaiyetle ne kadarını halledebilirsek o, kâr.
Önceki makalemizde “de”leri işlemiştik; “mi” ve “ki”lerle devam edelim. Hitâmı, ihtimal ki gene şapkaya temasla yapacağız.
Bağlama edatı ki’ler ayrı, diğer bütün ki’ler bitişik yazılır.
Bağlaç olan ki’ler iyi tanınırsa, adı ve görevi ne olursa olsun diğer bütün ki’ler bitişik yazılacağından, öncelik ayrı yazılan ki’yi tanımakta.
*kelimedeki ki’ye “–ni” ekleyin ve kulağınızdan tasdik bekleyin. Tasdik mi gelecek, yoksa “olmaz böyle bir ifade!” diye cevâb-ı red mi?
Cevâb-ı redle karşılaşırsanız, cümlede bulunan ki, ayrı yazılması gereken bağlama edâtıdır.
“Cebimdeki paraları aldı.” Cebimdekini… Burada bulunan ki, bitişik yazılması gereken ki’dir; yâni bağlama edâtı değildir. Kulağımız tasdik etti. Bitişik yazılışı doğrudur.
“Öyle sevinmiştimki anlatamam.” Öyle sevinmiştimkini… Cevâb-ı red geldi; ki, ayrı yazılmalıydı.
“Hürriyetin şe’ni odur ki ne nefsine, ne gayrıya zararı dokunmasın.” …odurkini… Bu cümlenin ki’si de bağlama edâtıdır. Cümlede doğru yazılmış.
“Desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır.” Desemkini. Bu mısrada kullanılan ki’nin ayrı yazılması doğru.
“Geçmiş zaman olur ki hayâli cihan değer.” Olurkini. Ayrı yazılmış; doğru.
“Ders bitti, zil çaldı mı ki?” Çaldı mıkini? Ayrı yazılmış; doğru.
Birden çok kelimeden müteşekkil ki’li birleşik bağlaçlar vardır. Bunlar bitişik yazılırlar: belki, çünkü, hâlbuki, mademki, meğerki, oysaki, sanki”
Sıra geldi mi’ye.
Şimdiki zamanın olumsuz biçimini ifade ederken kullanılan –mi dışında, bütün mi’ler ayrı yazılır:
geliyorum-gelmiyorum, gülüyorum-gülmüyorum
Cevap almak maksadıyla sorulan soruya “gerçek soru”; bir cevap beklemeyen soruya ise “sözde soru” denir. İster gerçek, ister sözde soru olsun mi ayrı yazılır; cümle sonuna da soru işareti konur.
“Bütün bu insanlar dîvâne mi olmuşlar, yoksa şimdi ben dîvâne mi oluyorum ki, bu dünyaperest insanları dîvâne görüyorum?”
Soru ifadesi dışında başka vazifelerde kullanıldığında mi ayrı yazılır fakat soru işareti almaz:
Güzel mi güzel!
Yağmur yağdı mı dışarı çıkamayız.
* * *
Final, yine şapka ile:
“Kârını biraz da bana versen ne olur?” teklifine belki gülüp geçersiniz; hadi en fazla kaşlarınız çatılır. Ya teklif şapkasız yapılırsa?..
Dedik ya, şapka deyip geçmeyin!