"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sinek Risâlesi’ni okuma zamanı

M. Latif SALİHOĞLU
01 Mayıs 2017, Pazartesi
Risâle-i Nur Külliyatı’nda yer alan mecmualardan biri de “Sinek Risâlesi”dir. 28. Lem’â’da makamı bulunan bu risâle, 1935’te Eskişehir Hapishanesi’nde telif edildi. Latince matbu olarak neşredilmesi, Üstad Bediüzzaman’ın vefatından sonra mümkün olabildi.

'Sinek Risâlesi'nin işaret ettiği hikmetli hakikatler, adım adım gün yüzüne çıkıyor.

Daha düne kadar 'düşman' gibi gösterilen sinekler, meğerse büyük zararları bertaraf eden birer temizlik memurları imiş.

Dahası, günümüz dünyasında, sineklerden antibiyotik üretilmeye bile başlandı.

İçine girdiğimiz Mayıs ayı, bahar mevsiminin sonu, yaz mevsiminin ise başlangıcını teşkil ediyor. Yani, sineklerin hızla çoğalmaya başladığı mevsim.

Bu vesileyle, Latif Nükteler içinde yer alan Sinek Risâlesi’ni tefekkürâne, hatta mümkünse mütalâalı şekilde yeniden okumayı teklif ve tavsiye ederek, konuya öyle devam edelim.

* * *

Evet, ilk telif edildiği 1930'lu yıllarda okuyan herkesi hayret ve taaccüp içinde bırakan Yirmi Sekizinci Lem'adaki "sinek bahsi", uzun yıllar boyunca Osmanlıca orijinal haliyle arşivlerde itina ile muhafaza edildi. Bir maslahata binâen, yani haklı bir gerekçeye istinaden Lâtinceye çevrilmeyip tâbedilmedi. Risâlenin ilk baskısı, sanırım 1980’lerde yapıldı.

Bu risâleyi yeni okuyanlar, bir daha, bir daha okuma ihtiyacını duydu. Eserde anlatılanlar, inanılır gibi değildi. İlk anda anlamakta ve hele kabullenmekte, insan o derece zorlanıyor ki...

Zira, sineklerin mikrop taşıyıcı değil, aksine mikrop emici olduğu, kesretle yaratılmalarının ise, çok hikmetli ve insanlar için çok faydalı olduğu, izâhlı ve son derece de iddialı bir şekilde, ilim âleminde ilk kez görülüyor, bir kitabın satırlarında, sayfalarında ilk kez arz-ı endâm ediyordu.

Hasılı, sineklerin birer tabip, birer sıhhıye memuru olduğunu kabullenip hazmetmek, kolay şey değildi. Şayet, bu eser ilk telif edildiği yıllarda, hatta bundan kırk-elli sene evvel basılıp Lâtince yayınlansaydı, belki de çoğu ilim çevrelerinden ve ilâç firmalarından olmak üzere, büyük tenkitlere, şiddetli hücumlara hedef olacak ve böyle safsata şeyleri okumayın diye aleyhte müthiş propaganda yapılacaktı.

İşte, bu maslahata binâen, kitapçık, telifinden ancak 50-60 yıl sonra matbuat sahasında görünmeye başladı, Sinek Risâlesi...

* * *

28. Lem'anın ve söz konusu bu Latif Nükte’nin baş kısımlarındaki ifadelerden de anlıyoruz ki, "sinek bahsi" 1935 senesi Güz mevsiminde telif edilmiş

O tarihte Üstad Bediüzzaman, 115 talebesiyle birlikte, dışarıdaki yakınlarıyla görüşmekten ve konuşmaktan dahi menedilmiş olduğu Eskişehir hapishanesinde yatmaktadır. Karşısında ders vereceği kimseler, “Kardeşlerim” dediği talebeleridir.

Bu talebelerinden ve koğuş arkadaşlarından biri de, Ispartalı Süleyman Rüşdü Çakın'dı. İşte, "sinek bahsi"nin ve bu Nüktedeki dersin ilk muhatabı da, bu sadâkatlı ve sâfi kalpli talebesi oldu.

Bediüzzaman, yıkanan çamaşırları asmak isteyen koğuş arkadaşı bu talebesine, çamaşır ipi üstünde muntazaman dizilmiş olan sinekleri gösteriyor ve "Rüşdü, bu küçücük kuşlara ilişme; başka yere ser" diyor. Sâf kalpli Rüşdü ise, âdeta "Ne münasebet" der gibi, gayet ciddî ve kendinden emin şekilde şu mukabelede bulunuyor: "Bu ip bize lâzımdır. Sinekler başka yerde kendilerine yer bulsun."

İşte bu lâtife münasebetiyle, sinek ve karınca gibi kesretli küçük hayvanlardan konu açıldığı bir seher vaktinde talebelerine ders veren Üstad Bediüzzaman, bu bahsi bir "lâtif nükte" olarak telif ederek Nur Külliyatı’na derc ediyor.

Şimdilik, feyizli okumalar dileğiyle, bu eserin Fihrist kısmında yer alan İslâmköylü Hafız Ali’nin bir “Haşiye”sini takdim ediyoruz: "Yakınımızda bir köyden bir kişi dağa gider. Dağda hayvanını yılan sokmasıyla, hayvan şişer. Hayvanın köye gelmesinin imkânsız olduğunu gören sahibi, nâümit olarak hayvanı bırakır, köye gelir. Ertesi gün derisini almak için gider. Hayvanı iyi olmuş bulur. Dikkat eder, görür ki, hayvanın yattığı yerde sineğin bir nev'i olan yeşil başlı sineklerden binler sinek cenazesi var. Ondan anlar ki, sinekler hayvanın kanını emmekle kandaki semmi (zehri) sormuşlar (soğurmuşlar, massedip çekmişler), hayvanı kurtarmışlar; fakat, kendileri ölmüşler."

Bu noktada insan düşünmeden edemiyor: O dağda binlerce sinek olmasaydı ve onlara zehir kokusunu alma duygusu verilmeseydi, acaba o hayvan kurtulabilir miydi?

Demek ki, sineklerin çokluğundan şikâyetçi olunmamalı. Zira, nerede ne kadar ihtiyaç varsa, ona göre yaratılmaktalar.

***

@salihoglulatif:

Dünya lezzetleri, insanın mahiyetindeki kuvve-i hayaliyeyi dahi tatmin etmiyor; gayet câmi mahiyet-i insaniye, elbette ebediyetle alâkadardır.

Okunma Sayısı: 19740
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Abdullah TUNÇ

    1.5.2017 11:46:57

    Üstadımız ne diyor; ''Hikmet-i beşeriyenin nazarı kasırdır;daha o vazifeyi ihata edememiş.''Sineklerin milyonlarca zararlı mikropları emmesi ve bugün sineklerden antibiyotik üretilmesi ve daha bilmediğimiz bir çok vazifelerini beşerin kısa nazarı ihata edememiş demesi Üstadımızın sinekler konusundaki haklılığını açıkça gösteriyor.Bundan yirmi beş sene evvel,sineklerin faydalı olduğu,zararlı mikropları emdiğini bir doktora söyleyince büyük tepki göstermiş,elimde ispata dair bir şey olmadığı için çok üzülmüş ve bu yersiz tepkiyi sineye çekmek zorunda kalmıştım. Ve bu ''Sinek Risalesinin' erken neşredilmemesinin ne kadar yerinde olduğunu şimdi daha iyi anlıyoruz.Demek bazı hakikatların anlaşılması zamana bağlıdır.Daha doğrusu beşerin ilmi terakkisine bağlıdır.

  • adalet

    1.5.2017 06:57:24

    yazıyı okuyunca yaz aylarında sıkça duyduğum sinek için ilaçlama yapılacaktır anonslarını hatırladım. bu ilaçlama sivrisinek için yapılır ama kim bilir kaç sivri olmayan sinek suçsuz günahsız yere heba edilir temizlik adına milletin sağlığı,huzurlu yaşamı adına...suçlu sivrisineği bulup ilaçlamak mümkün değil! ne yapalım diğer sineklerde "kurunun yanında yaş da yanar" misali ilaçlansınlar diye düşünür olaya tepki bile vermeyiz. aslında bu tepkisizlik normalleştirir de olayı bir süre sonra... .insan bir adaletsizliğe maruz kalınca dünyada ne kadar adaletsiz iş varsa canını daha bir acıtıyor hakikaten. bu güne kadar bu sinek kıyımı neden benim dikkatimi çekmemiş diye düşünüyorum? insanlığa, sağlığa faydası olan bu muhteşem varlıkları sırf sivri olanlarını öldüreceğim diye heba etmek ne kadar yanlışmış ?boynuzsuz koyun boynuzlu koyun misali bu sinekler yarın o kıldan ince adalet meydanında benden de hesap sorar mı bu kıyıma yıllardır sessiz kaldığım için bilemiyorum?

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı