"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sılâdaki kabristan

M. Latif SALİHOĞLU
23 Ocak 2023, Pazartesi
Sılâdayım. Doğup büyüdüğüm topraklardayım, şu sıralar. Sılâ-i rahim yapıyorum; herkesin yapması gereken sılâ-i rahim.

Hadis-i Şerif mucibince “iki sadaka hükmünde” olan, Âyet-i Kerime mûcibinde İlâhî emir ile bildirilen sılâ-i rahim.

Hiç terk edilmemesi gereken, terk edilmesinde ağır vebâl olan sılâ-i rahim.

*

Doğup büyüdüğümüz topraklara geldiğimizde, hemen her defasında iki türlü sılâ-i rahim yapmaya gayret ediyoruz: Akraba ziyareti ve kabristan ziyareti.

Şu da var ki, hem akrabalar çok geniş ve dağınık bir alana yayılmış, hem de vefat edenler ayrı ayrı mezarlıklarda medfûn.

Dolayısıyla, ziyaret turları uzun ve geniş zaman istiyor. Olsun. Her birinde hayatın ayrı bir tadını alıyor, ayrı bir rengini görüyor, ayrı bir havasını soluyor, ayrı ayrı sürûr yahut hüznünü yaşıyoruz.

*

Dost ve akraba ziyareti genellikle sevinçli, sürlû geçer. Bazen teessürlü geçmekle beraber, hasta ziyareti de öyle…

Kabir ziyaretleri ise, ekseriyetle hazin ve daha çok ulvî bir hüzün ile tamamlanır.

Bu defaki kabir-mezar ziyaretleri eskisinden çok daha etkileyici, çok daha hüzünlü, çok daha düşündürücü şekilde geçti.

Bilhassa annemin, babamın, bir cinayete kurban giden abimin ve ders arkadaşım rahmetli dedemin mezarı başında çok derin düşüncelere daldım. Her birinin başında uzun uzun kalmak istedim. 

Yanımda gelenleri bekletmek ayıbı-sorumluluğu olmasa şayet, onların mezarları başında saatlerce oturup kalmak, bol bol okumak, uzun uzun tefekküre dalmak isterdim.

Ama, kısa süreli de olsa bu defa ziyadesiyle etkilendiğimi tekrâren ifade etmiş olayım.

*

Bahsini ettiğim yakınlarımın mezarını ziyaret esnasında, birden hayalim eski zamana, hayatta oldukları günlere gitti. Capcanlı hayatları geldi gözlerimin önüne. Acı-tatlı hatıralar film şeridi gibi canlandı hayalimde.

Bir taraftan mutlu tablolar, neşe ile geçen sahneler hayal âleminde resm-i geçit yaparken, bir taraftan da gözümün önündeki vaziyete dalıp dalıp gidiyorum. Şöyle ki:

Bir zamanlar beraberce konuşup sohbet ettiğimiz, yemek sofrasında muhabbete daldığımız, birlikte yolculuk yaptığımız annemin, babamın, abimin, dedemin kabrine dikkatlice bakıyorum. Gözümün önünde sessizce, ıssızca duran mezarın soğuk taş, toprak ve mermerleri; kimi solmuş, kimi yeşermiş birkaç parça çiçekleri…

Çok yakınlarında devamlı oturan kimse yok ki, sık sık gelip baksın, ilgilensin… Geride kalanların hemen tamamı uzaklarda ve gurbet ellerde. Ki, bu da insana ayrı bir hüzün veriyor. Duâ, Fatiha uzaktan da gelir şüphesiz; ama, mezar ziyareti esnasında hem ziyaretçi nisbeten rahatlıyor, hem de orada yatanın ruhen rahatladığı, ferâhlık hissettiği kanaati hâsıl oluyor. Hiç ziyaret edilmeyen, yalnızlığa-kimsesizliğe terk edilmiş bir mezarı, meselâ kendisi için kimse düşünmüyor, düşünmek dahi istemiyor.

*

Son bir düşünce notu: Kabir ziyareti esnasında, insan ölüm hakikatini çok daha yakından düşünüp hissetmeye başlıyor. Ki, bu hususta da pek müessir bir Hadis-i Şerif var, “Lezzetleri tahrip edip acılaştıran ölümü çok zikrediniz” diye.

Ölümü yoğun bir şekilde zikredince, ister istemez şöyle bir düşüncenin içine giriyorsunuz: Bizden öncekiler gittiler; bundan sonra sıra bizde. Günün birinde biz de aynen bu mezardakiler gibi oluruz.

Bu tarz çarpıcı ve etkileyici düşünceler, şüphesiz dünyaya aldanmaktan muhafazaya da mühim bir sebep teşkil ediyor.

Ne mutlu, “hayattan ziyade bir isteği olan ölüm”ün hakikatini hakkıyla derk edebilene.

Okunma Sayısı: 2696
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Abdullah

    23.1.2023 14:41:53

    Azap gören bir ölü oğlundan hayır işlemesi için yalvarırken oğlu onu duyamaz ama oğlu babası için dua ettiği zaman ölü olan babası kendisi bütün her şeyi duyabilir. Hz. Ömer (r.a), Peygamber Efendimiz (SAV)'e dedi ki: ''Ya Rasulallah! Ne acayip bir şey yaptın sen, mezara attığın ölü konuşur mu hiç?'' Peygamberimiz (SAV) de şöyle buyurdu: ''Ey Hattab'ın oğlu Ömer! Beni Peygamber olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki şu mezarda Ebu Cehiller benim sözümü vallahi işittiler billahi cevap verdiler. Ama siz anlayamadınız, siz duyamadınız onların feryatlarını! Peygamber Efendimiz (SAV) başka bir hadiste buyurdu ki: 'Bir mezarlığa koyup kabrini örttüğünüz mezarın üstünde yürürken ayağınızın bastığı otların çıtırtısını bile mezardaki ölüler duyar' dedi.

  • Said Yüksekdağ

    23.1.2023 10:07:11

    Günümüzde unutulan bir adet kabir ziyaretleri.. Halbuki çocukluğumda hatırlarım her perşembe kabristana gider oradaki kabir ehline Fâtihalar Yâsinler okurduk.. Doğuda güneydoğuda az da olsa bu adet devam ediyor.. Bu vesileyle Rabbim bütün ölmüşlerimize gani gani rahmet eylesin...

  • Said Yüksekdağ

    23.1.2023 10:03:40

    Rabbim ölmüşlerimize gani gani rahmet eylesin...

  • Memduh

    23.1.2023 07:03:23

    Allah rahmet eylesin saygıdeğer ağabey. Yazınız beni hüzünlendirdi.

  • Ali R. Yardimoglu

    23.1.2023 05:14:00

    Allah' dan, o kabristandaki cümle ailenizin efradına, gani rahmet ve mağfiretini, niyaz ederim.

  • Sezgin Özdamar

    23.1.2023 01:04:57

    Recep ve Şaban ayları hakkımızda hayırlara vesile olsun, Mevlam Ramazan ayını da sağlıkla idrak etmeyi nasip eylesin.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı