"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Mısır ve Boğazlar Meselesi

M. Latif SALİHOĞLU
05 Ocak 2012, Perşembe
Reşid Paşa faktörü

Sultan Abdülmecit, saltanatının ilk yıllarını Mısır Gailesini (Mısır Buhranı) halletmek ve bu meseleyle bağlantılı diğer bazı sıkıntılara çare bulmakla geçirdi.
Genç padişahın en büyük yardımcısı ve destekçisi, hiç şüphesiz Mustafa Reşid Paşaydı. Kendini çok iyi yetiştirmiş bir diplomat ve devlet adamı olan Reşid Paşa, ayrıca Âli, Fuad ve Ahmed Cevdet Paşalar gibi fevkalâde kabiliyetlerin yetişmesinde de büyük gayret sarf etmiştir.
1834–46 yıllarında mükerrer defalar elçilik (Paris, Londra) hizmetleriyle Hariciye Nazırlığı vazifesini deruhte eden Reşid Paşa, 1846–58 yıllarında da toplam altı kez Sadrâzamlık makamına tayin edilmiş vazgeçilmez bir devlet adamı olmuştur.
Onun hakkında ileri sürülen iddia ve dedikoduların hülâsası şudur: Reşid Paşa, masonlarla da irtibatı olan bir Avrupa hayranıdır. Tanzimat'ın ilânıyla Avrupalı dostlarının desteğini kazanmıştır. Elinden gelse, Osmanlı Saltanatını da kaldırıp Cumhuriyeti ilân edecektir.
Zaman zaman bu tür dedikoduların tesirine kapılan Sultan Abdülmecid, onu defaatle hem Hariciye Nazırlığından, hem de Sadrâzamlıktan azletme cihetine gitmiş; ancak, yine de ondan tamamen vazgeçemeyerek ehil olduğu makamlara tekraren tayin etmiştir.
Padişah, şu hususa bilhassa kanaat getirmiştir: Mustafa Reşid Paşanın dahli ve muvafakati olmadan, Mısır Buhranı ve Boğazlar Meselesi gibi çetin meselelerin halli pek mümkün görünmüyor.

Büyük devletlerle Londra'da iki kez masaya oturuldu

Mısır gailesinin Osmanlı'ya verdiği büyük sıkıntı, Nizip Bozgunu ve koca Osmanlı Donanmasının Mısır'a kaçırılması ile neticelenen fecâatlerle sınırlı değildir.
Buhranın büyümesiyle güçlü Avrupa devletlerinin işin içine sokulması ve bu devletlerin zamanla hem Ortadoğu coğrafyasında, hem de Boğazlar üzerinde söz sahibi durumuna gelmesi, Mısır gailesinin en kahredici neticeleri arasında yer alır.
İngiltere, Fransa, Avusturya ve Prusya (eski Alman devleti) gibi büyük Avrupa devletleri, Osmanlı ile Rusya arasında 1833'te sekiz yıllığına imzalanan Hünkâr İskelesi Antlaşmasından ziyadesiyle hoşnutsuzluk duymaktaydılar.
Mısır meselesinde Osmanlı'ya yardım etmesi kaydıyla, bu antlaşmada Rusya'ya bilhassa Boğazlar hakkında büyük imtiyazlar tanınmıştı.
Bu durumdan endişe eden diğer Avrupa devletleri, sekiz yıllık sürenin dolmasını beklemeden Osmanlı devletiyle temasa geçtiler.
Gerekli teşebbüs ve hazırlık çalışmalarının ardından Temmuz 1840'ta Londra'da büyük bir konferans düzenlendi.
Bu konferansa Osmanlı, İngiltere, Avusturya, Prusya'nın yanı sıra Rusya da iştirak etti. Fransa ise, Mısır Valisi M. Ali Paşadan yana tavır koyarak, bu konferansa katılmayacağını bildirdi. Hatta, Fransa, bir ara savaşmayı bile göze alacak tavırlar sergiledi; sonra da bu tavrından vazgeçerek tarafsız kalmayı tercih etti.
İşte, Londra'da toplanan—Fransa dışındaki—devlet temsilcileri, Mısır meselesi için hazırlanmış olunan mukaveleyi 15 Temmuz 1840'ta imzaladılar.
Bu mukavelede, özellikle şu hususlara ağırlık verildi: M. Ali Paşaya veraset yoluyla Mısır valiliği tevdi edilecek. Bunun karşılığında, hakimiyeti altında bulunan Suriye'den çekilecek ve elinde tuttuğu Osmanlı donanmaını da iade edecek.
Kavalalı M. Ali Paşa, önce bu kararı tanımayacağı yönünde bir tavır takındı. Ancak, İngiltere donanmasının Suriye limanlarını topa tutması üzerine geri adım attı ve Londra Antlaşmasına uyacağını beyan etti.
Bunun üzerine, Sultan Abdülmecid de bir ferman ile Kavalalı'nın valiliğini tasdik etti.
Bu safhadan sonra Mısır, Osmanlı coğrafyasında özerk bir statüye kavuşturulurken, bir yandan da dış devletlerin müdahalesine açık bir konuma sokulmuş oldu.

Bir yıl sonra İkinci Londra Konferansı

Hem Tanzimat'ın etkisi, hem de Reşid Paşanın gayretleri sonucu Osmanlı Devleti ile bir yakınlaşma süreci içine giren mezkûr Avrupa devletleri, bir yıl sonra ikinci kez Londra Konferansı düzenledi.
Bu defaki toplantının maksadı şuydu: Sekiz yıllık süresi dolan Hünkâr İskelesi Antlaşmasının yürürlükten kalkmasıyla bağlantılı olarak "Boğazlar Meselesi"ni yeni bir statüye kavuşturmak.
Aralarına Fransa'nın da dahil olduğu İngiltere, Rusya, Prusya, Avusturya ve Osmanlı devleti temsilcilerinin iştirak ettiği ikinci Londra Konferansında alınan 13 Temmuz 1841 tarihli kararların özetini—sonuçlarıyla birlikte—şu şekilde sıralamak mümkün:
1) İstanbul ve Çanakkale Boğazı, bundan böyle Osmanlı hakimiyetinde olacak.
2) Harp zamanlarında boğazlar savaş gemilerine kapatılacak.
3) Bu yeni statü, Avrupa devletlerinin müşterek ve müteselsil garantisi altında olacak.

Londra Antlaşması, özetle şu sonuçların doğmasına yol açtı:
1) Boğazlar, devletler arası yeni bir statü kazandı.
2) Osmanlının boğazlar üzerindeki mutlak hakimiyeti, bir cihette sona ermiş oldu.
3) Rusya, Hünkâr İskelesi Antlaşması ile elde ettiği üstünlüğü kaybetmiş oldu.

Kavalalı Hanedanından Açıklama

Kavalalı Mehmed Ali Hanedanı'nın 7. kuşak mensubu (torunu) olan Halim Tansug, 29.12.2011 tarihli "Mısır gailesi ve Nizip Bozgunu" başlıklı yazımızla ilgili olarak aşağıdaki açıklamayı gönderdi:

Latif Bey,
Kavalalı Hanedanı ile alâkalı Yeni Asya'daki makalenizi okudum.
Birkaç düzeltme yapmamıza müsaade ediniz.
Kavalalı Mehmed Ali Paşanın pederi aslen (Malatya) Arapgir'lidir.
Arşivlerden araştırıp teyid edebilirsiniz.
Said Halim Paşa hakkında "İttihatçıların elebaşı" şeklinde bir görüşünüz var. Aksine, Sadrazam Said Halim, İttihatçılar tarafından pek de hoş karşılanan bir figür olmamıştır. Son yıllarda ülkemizde böyle bir genel kanaat var. Bu konuyu daha derinlemesine okuyabileceğiniz bir kaynak: Isis'in ortağı, tarihçi Sinan Kuneralp'in, sergi kitabı için kaleme aldığı bir bölümde, Said Halim Paşa hakkındaki portreyi de tavsiye ederim.
İlâveten, 31 Mart 2012 tarihine kadar şayet vakit bulabilirseniz, İstanbul Araştırmaları Enstitüsü tarafından düzenlemiş olan bir sergiyi tavsiye edebilirim.
Detaylı bilgiye erişmek için: http://www.iae.org.tr/sergiler/detay.aspx?
İyi çalışmalar.
Halim Tansug

TASRİH

Değerli Halim Bey,
Bilgi ve nezaket yüklü açıklamanızı teşekkürle karşılıyorum. Kavalalı'nın pederi, aslen Konyalı olarak biliyorduk. Bilgilendirmeniz iyi oldu.
Kavalalı Paşanın torunu olan Said Halim Paşa, hakikaten kendini çok iyi yetiştirmiş bir ilim, fikir ve siyaset adamıdır. Fakat, ne yazık ki o da İttihatçıların ateşine yanmıştır. 1808'den itibaren, devlet ve hükümetin hemen her safhasında İttihatçılarla beraber çalışmıştır. Eski Hareket Ordusu Komutanı Mahmut Şevket Paşanın 1913'te öldürülmesi üzerine Sadrâzam olmuştur. İttihatçı komitacıların iç baskıları sebebiyle, birkaç kez istifanın eşiğine geldiyse de 1917'ye kadar bu makamda kalmaya devam etmiştir. İngiliz işgal güçleri tarafından Malta'ya sürgün edilenler arasında bulunmuş, oradan bilâhare Roma'ya geçmiş ve orada 6 Aralık 1921'de bir Ermeni militanı tarafından vurularak şehit edilmiştir. Kıymetli birçok eseri geride bırakmıştır.

Okunma Sayısı: 6916
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı