"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İman dersinde siyasî polemik (!)

M. Latif SALİHOĞLU
12 Şubat 2025, Çarşamba
İman dersine dost-düşman herkes muhtaçtır. Kezâ, siyaset âleminde de muvafık-muhalif herkesin aynı o iman hakikatlerine ihtiyacı var.

Misal: “İman dersi için gelenlere tarafgirlik nazarıyla bakılmaz. Dost-düşman, derste farketmez. Halbuki, siyaset tarafgirliği, bu manayı zedeler, ihlâs kırılır.” 1 

«

Hz. Bediüzzaman’ın Nur Risaleleri’nde açıkça serd etmiş olduğu çerçeveye dost-düşman “herkes” dahil olduğuna göre, ders yapanların, yahut iman dersini organize edenlerin bu noktaya ziyadesiyle dikkat etmesi gerekiyor. Buna dikkat edilmediği takdirde, ortaya sonradan telafisi çok zor görünen bazı sakıncalar çıkıyor.

Üstad Bediüzzaman’ın her üç Said döneminde de yazmış olduğu siyasete dair mevzular, ikinci, yahut üçüncü derste pekâla okunabilir. Zira, Hz. Üstad’ın yazdığı, yahut telif etmiş olduğu hemen bütün mektuplar, lâhikalar, müdafaalar, feyz-i Kur’ân’dan gelen ilhamât, sünuhât ve ihtarât-ı kalbiye ile yazılmıştır. Bu sebeple, onun ifade ve üslûbundan kimse rahatsız olmaz. Sadece insî ve cinnî şeytanlar rahatsız olur. Onlar da varsın olsunlar.

Demek ki, Risale-i Nur dersinde, başta tevhid ve iman hakikatleri olmak üzere, lâhikalar ve müdafaalar da okunur ve okunmalı. Maazallah, onların terki, beraberinde başka türlü sakıncaları getirir.

Yüz otur eserden müteşekkil Risale-i Nur Külliyatı bir bütündür. Her bir eserin kendi sahasında bir makamı, bir riyaseti vardır: “Aziz, sıddık [...] kardeşlerim. [...] kat’î kanaatim geldi ki: Risaletü’n-Nur’un kitapları birbirine tercih edilmez. Her birinin kendi makamında riyaseti var. Ve bu zamanı tenvir eden bir mu’cize-i maneviye-i Kur’âniyedir.” 2

«

Biraz da muhtemel sakıncalara bakalım.

Bilhassa umuma açık iman dersinde “Ankara kulisi” tarzında günlük siyasete temas edildiği takdirde, kuvvetli ihtimalle şu tarz sıkıntılar zuhur ediyor:

Farklı siyasî görüş sahipleri, konuşulanlardan illâki rahatsız olur. Bu rahatsızlığı, kimi polemik yaparak, kimi münakaşa ederek, kimi de terk edip giderek dışa vurur.

Bazen de şöyle oluyor: Derse yeni gelenlerin bir kısmı, anlatılanlara karşı hiç ses çıkarmamak ile beraber, günlük siyasete girilmesinden hoşnut olmayarak, derse bir daha gelmek istemez. Hatta, bazıları “Yahu, ben nereye gelmişim? İman dersinin yapıldığı yere mi, yoksa siyasî mevzuların konuşulduğu bir lokale mi?” diye, kendi kendine söylenip durduklarına da şahit olmuşluğumuz var.

Netice itibariyle, ortaya birtakım sakıncalı durumlar çıkıyor. Sakınca ile birlikte, iman dersinin terkine kim sebebiyet verdiyse, onun ağır bir vebâl altına girmesi de söz konusu. Düşünün ki, iman dersini siyaset, ticaret, yahut dünyevî başka bir sebeple terk eden kimse, acaba nereye gidecek? Ne gibi tehlikelere maruz kalacak yahut hedef olacak?

Bunları düşününce, ders okuyan yahut düzenleyen hamiyet sahiplerinin, şüphesiz çok daha dikkatli davranmaları gerektiği hususu kendiliğinden anlaşılmış olur.

«

Evet, Risale-i Nur’un okunduğu tahkikî iman dersine gelen kimseler, elbette ki şahsî, ticarî, yahut günlük siyasî konuları, polemikleri, tartışmaları dinlemek için gelmiyordur. 

O halde, Nur’u muhtaç ve müştak insanları istemedikleri bir durumla karşı karşıya bırakmamalı. Doğrusu, buna hakkımız da yok.

Dipnotlar: 

1- Emirdağ Lâhikası, s. 364.

2- Kastamonu Lâhikası, s. 32.

Okunma Sayısı: 388
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı