"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Çeyrek asır sonra 28 Şubat

M. Latif SALİHOĞLU
01 Mart 2021, Pazartesi
Yakın tarihimizin sisler arasında kalan “28 Şubat Süreci” üzerinden çeyrek asırlık bir zaman dilimi geçti.

Aradan geçen bunca zamana rağmen, sürecin-vetirenin müsebbipleri, azmettiricileri ve bilhassa arka plân bilgileri üzerinde hâlâ bir konsensus sağlanabilmiş değil. Maalesef ki, yakın vadede bu hadisenin mahiyeti hakkında müşterek bir fikrin ortaya çıkması da zor görünüyor. Herkes kendi penceresinden bakarak meseleyi değerlendirip yorumlamaya çalışıyor. Mecburiyetle, şimdilik biz de aynısını yapmak durumundayız.

*

Evet, aradan 25 yıla yakın bir zaman geçmiş olmasına rağmen, 1997’deki "28 Şubat Hadisesi" üzerinde birbirinden farklı değerlendirmeler yapılmaya devam ediliyor. Dünden bugüne vâki savunmaların hızı kesilirken, başkasını eleştirmenin dozu ise daha da yükselmiş gibi. Kendini değil de, başkasını eleştirmek kolay tabiî...

O dönemin vitrindeki aktörleri ise, darmadağınık ve paramparça olmuş durumdalar. 27 Mayıs ve 12 Eylül cuntacıları kadar olsun, yakınlıkları, müştereklikleri bulunmuyor. Her biri suçu, günahı bir başkasına fatura etmekle meşgul.

Bununla beraber, "28 Şubat"ın henüz "bilinmeyen", yahut henüz "görünmeyen" bazı noktaları da bulunduğu anlaşılıyor. MGK'daki konuşmaların çoğu, zaten bilinemiyor; bunları öğrenmeye daha çok zaman var gibi görünüyor. Dolayısıyla, ortalığı objektif değerlendirmelerden ziyade, tarafgir değerlendirmeler kaplıyor.

Vakıa, meydanda o uğursuz günlerin sayısız mağduru var. Kezâ, o dönemin dayatmaları neticesi, siyasî, idarî, hukukî, sosyal ve ekonomik alanda birçok acılar, dramlar, krizler yaşandı.

Aciptir ki, kimse çıkıp da o dönemde yaşanan mağduriyetlerin faturasının az bir parçasını olsun yüklenme cihetine gitmiyor. Bir taraf diğerini itham ederek "Bütün bunlar sizin yüzünüzden çıktı" demeyi tercih ediyor. Bundan dolayı da, mağduriyetlerin asıl fâil ve müessir sebepleri üzerinde, umumî kabul görecek ciddî, sağlıklı ve objektif bir analiz yapılamıyor.

O halde, şimdilik biz de herhangi bir analiz yapmak yerine, daha çok SEBEP-SONUÇ perspektifinden bakarak, "28 Şubat"ın siyasî sonucu üzerinde kısaca durmaya çalışalım.

*

Hemen herkesin kabul ettiği (en azından reddetmediği) bir realite var ki, o da şudur: "Eğer 28 Şubat süreci yaşanmasaydı, muhtemelen AKP diye bir parti ortaya çıkmayacak, çıksa bile açık ara önde bir iktidar partisi olamayacak ve Tayyip Erdoğan da bu partinin başkanı olarak yüzde 50’ler civarında bir oy nisbetiyle Başbakan ve daha sonra Cumhurbaşkanı olamayacaktı. Demek ki, bu süreç en fazla Erdoğan ve partisine yaradı."

Evet, AKP iktidarının "28 Şubat"ın bir siyasî meyvesi veya sonucu olduğunu söylemek yanlış olmasa gerek. Bunun gerekçesini de şu şekilde sıralamak mümkün:

1. Erdoğan, henüz belediye başkanı iken, şiddetli bir haksızlıkla gadre uğradı. Ona hapishaneyi reva gören 28 Şubat Süreci ise, onun mağduriyetini daha da belirgin hale getirmiş oldu. Bu mağdur siyasetçi, o süreçten itibaren tabanda görülmedik bir destek ve teveccühe mazhar oldu. Daha hapiste iken, kuracakları yeni siyasî hareketin stratejisini belirledi. Zaten, gerekli taban ve altyapı şartları da hazır hale gelmiş durumdaydı.

2. "28 Şubat" mağduru olan Erdoğan'ın bizzat kendisi de, "28 Şubat gerginliği"ne yol açan, yahut sebep sayılan o radikal söylem ve üslûp tarzını büyük çapta değiştirmeye başladı. "Millî görüş gömleğini çıkardık" dedi. Dinî veya İslâmî bir parti olmadıklarını defalarca tekrarladı. Hatta, uzun müddet Ayasofya ve başörtüsü meselesinin bile gündemlerinde olmadığı üzerine basa basa söylendi.

3. Hem "28 Şubat süreci"nin mağduru olan, hem bu sürece karşı hiç dikleşmemeye dikkat eden, hem de bu sürecin tetikleyicisi olarak addedilen siyasî üslûp ve davranışlardan uzak durmaya çalışan AKP lideri Erdoğan'ı destekleyen seçmen kitlesinin gerekçesi ise farklıydı: Meselâ, kimi mağdur olduğu için ona taraftar olurken, kimi de eski tarzını terk ederek "28 Şubatçılar"la takışmadığı, yani o sürecin mantalitesiyle hesaplaşmaktan veya kavga etmekten kaçındığı için Erdoğan'ın partisine destek verdi.

Özetin özeti:

* Eski Erdoğan ve yakın arkadaşları, bir cihette "28 Şubat süreci"nin SEBEBİ sayılır iken, yeni Erdoğan'ın yeni siyasî oluşumu (AKP) ise, aynı sürecin bir NETİCESİ halini aldı.

* Hiçbir gerekçe, 28 Şubat sürecinde yaşanan dehşetli kıyım ve yıkımları haklı kılamaz, mâzur veya mâsum gösteremez.

* Parti kapatmaların çare olmadığı ve milletin hiçbir problemini halletmediği âyân-beyân anlaşıldı. Biri kapatılsa, aynı kulvarda bir başka parti kurulur. O halde, partiyi kapatmak yerine, burada da "suçun şahsiliği" prensibi ile hareket edilmesi gerekiyor.

Okunma Sayısı: 2117
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ali Kiren

    1.3.2021 18:25:52

    28 şubat aslında kime karşı yapılmıştır? Sonuçta kim karlı çıkmış? Kim zarar görmüş? Zaman gösterdi ki bu işten en karlı çıkanlar bugünkü iktidar sahipleridir. En zararlı çıkanlar da demokratlar ve demokrat misyondur. Selamlar. Ali Kiren

  • Halil İbrahim KARAHAN

    1.3.2021 11:33:58

    Allah razı olsun.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı