Müslümanlar kavram kargaşası yanında “mefhum cehaleti” yaşıyor! Bunlardan biri de istibdattır.
Sanıldığı gibi istibdat, yalnızca idarî ve askerî baskı değil; toplumun her katmanında var. Hatta, ilmî istibdat alternatif fikir, araştırma ve meşvereti yasaklar!
İstibdat, gütmektir, güdülmektir! Çünkü, “Müstebit bir kurt, bîçare bir koyunu parça parça etmek, daima kavî, zayıfı ezmek, hayvanların birinci düstur ve kavanîn-i esasiyesindendir.”1
İstibdat, tahakküm, zorbalık, cebirle muamele etmek, yönetmektir! Hukuka, kanuna, ilme, akla, örfe, teamüllere göre değil, keyfî hareket etmektir. Makam, mevki, mal, para, vs.’nin gücüne dayanarak zorla iş yaptırmaktır. Tek görüş, tek düşüncedir. “Ya bendensin veya hainsin” anlayışı-daha doğrusu anlayışsızlığı-hâkimdir. İşler, emanetler, kararlar ehline değil, tek kişiye, tevdi edilir.
Su-i istimalâta gayet müsait bir zemindir: Yani, kontrol, şeffaflık, sorgulama olmadığından kapalı kapılar arkasında iltimas, işi ehline vermemek, yolsuzluk, hırsızlık, rüşvetler döner. İşi, nemayı hak edene değil, akraba ve partidaşlarına paylaştırır!
İnsanlığı sefil ederek, sürü ve güdülen bir konuma sürükleyerek, aşağıların en aşağısına yuvarlar. Kin, nefret, garez ve düşmanlıkları uyandırır. Böylece anlaşmazlık, uyuşmazlık, ihtilâf, kutuplaşma ve bölünmeleri getirir.
İslâm’a aykırı olan baskı, zorbalık; fikir, düşünce ve ilim hürriyetini engeller, teknik, teknolojik gelişmelere mâni olur ve maddî-manevî, ekonomik bakımdan da sefalet ve zillete atar; fakr u zarurete düşürür. Örnek genelde İslâm âlemi, özelde Türkiye! Millet ve ülkemizin geri kalmasının sebebi istibdat, yani, hak, hürriyetler ve adaletin yokluğudur.
Müstebit, baskıcı, zorba icraat, despot yönetim biçimi İslâm’a mal edilerek onu da zehirler. “Din bu ise, dindarlık bu ise!” diye ekseriyeti dinin aleyhine çevirir!
Peki, bu istibdattan nasıl kurtulacağız? Hürriyet, meşrûtiyet, demokrasi ile. Çünkü, “Umum akvâmın sebeb-i saadetidir [tüm toplumların mutluluk sebebidir]; siz de saadete gideceksiniz. Bütün eşvâk ve hissiyat-ı âliyeyi [şevk, müspet, ulvi, yüksek duyguları] uyandırır; uyku bes, siz de uyanınız. İnsanı hayvanlıktan kurtarır; siz de tam insan olunuz. İslâmiyetin bahtını, Asya’nın tâliini açacaktır. Size müjde. Bizim devleti ömr-ü ebedîye mazhar eder [ilelebed yaşatacak]. Milletin bekâsıyla ibkâ edecek [millet yaşadığı müddetçe o da yaşayacaktır]”2 Yani, devletin bekası, demokrasi iledir…
Dipnotlar:
1-Münazarat, s. 37.; 2-Age., s. 23.