Büyük Britanya’nın (İngiltere) sembolik Devlet Başkanı Kral George, Lozan Antlaşmasını 7-8 ay sonra, yani Hilafetin Kaldırılmasından sonra imzaladı.
Bu gelişmeyi bekledi. Kemal Paşa da öyle yaptı. Demek ki planlıydı. Bir antlaşmanın yürürlüğe girmesi için, en son devlet başkanlarının imzalaması gerekiyor. Aksi halde yürürlüğe girmez.
*
Lozan Antlaşmasına dair keskin kalemleriyle konuyu irdeleyen iki yazar daha var: Necip Fazıl ve Kadir Mısıroğlu. İhtisas tarihçileri ve siyasiler, onların yazdıklarına ve bakış açılarına pek itibar etmemekle beraber, şimdiye kadar ilgili kaynaklardaki iddiaları çürütene de pek rastlanılmadı. Kimisi kafadan reddiye ile, kimisi de suskunlukla geçiştirmeye çalıştı.
K. Mısıroğlu, “Lozan Zafer Mi, Hezimet Mi?” isimli iki ciltlik kitap neşretti. Necip Fazıl ise 6 Ekim 1950 tarih ve 29 No’lu Büyük Doğu mecmuasında “Lozan’ın İçyüzü” başlıklı makaleyi neşretti. Aynı makale, Bediüzzaman Said Nursî’nin “Emirdağ Lahikası” isimli risalesinde de iktibasen yayınlandı.
Bu kaynaklardaki bilgiler yeterince yayınlandığı ve hemen her tarafta kolayca bulunabildiği için, bunları burada tekraren yayınlamaya ihtiyaç kalmıyor.
*
Bizim açımızdan bu çağda güvenilir tefsirlerin başında Risâle-i Nur Külliyatı gelir. Üstad Bediüzzaman, bu muazzam tefsirinde, istikbale ve zamanımıza bakan âyetlerin sarih manaları gibi, remzî ve işarî manaları üzerinde de duruyor. Tefsirinde, Lozan Muahadesi ile birlikte, ondan önce ve sonrasındaki antlaşma ve gelişmelere de temas ederek, Kurân’ın bir manevi mucizesi ile perde gerisindeki gizli görüşmelere ve anlaşmalara parmak basıyor. Bilhassa “Yestehibbüne’l-hayatüd-dünya alel âhire/Onlar ki, seve seve dünya hayatını âhirete tercih ederler” manasındaki İbrahim Sûresi 3. âyetinin işaretiyle, Sevr ve Lozan’daki gizli anlaşmalarla, fikren ve mânen “Dünyanın dine tercih edildiği” mana ve mesajını istihraç ediyor.
Bunun dışında, daha başka ayetlerin tefsirinde de, aynı tarih süreci içinde, Frengilik manasındaki Avrupaîliğin, Prutluğa yönelişin, İslamdan çıkma teşebbüserinin, dünyayı dine tercih etme politikalarının her fırsatta devreye sokulmaya çalışıldığına dair yorum ve tevillerde bulunduğunu görmekteyiz. İlerleyen bölümlerde bunların da bir kısmı iktibasen dikkat nazarlarına sunulacak.
Ulaştığımız kaynaklara dair bu bilgileri takdimden sonra, şimdi Lozan’a dair yakın tarihteki gelişmelerin seyrine geçebiliriz.
*
Önce kronolojik gelişmelerin kısacık bir takdimini yapalım. Kaynak, Türk Tarih Kurumu tarafından hazırlanan “TC Kronolojisi” isimli kitap.
1 Kasım 1922: Saltanat ile Hilâfet birbirinden ayrılarak, Meclis tarafından saltanat sistemine son verildi. Meclis’te, ayrıca o günün bayram olarak kabul edilmesi kararı alındı.
15 Kasım 1922: İşgal kuvvetlerinin komuta kademesi, aileleriyle birlikte İstanbul’u terk etmeye başladı.
(NOT: Üstad Bediüzzaman’ın da aynı günlerde İstanbul’dan Ankara’ya gelmiş olduğu kuvvetle muhtemel.)
20 Kasım 1922: Lozan Konferansı’nın açılış töreni yapıldı.
22 Kasım 1922: İstanbul’dan Ankara’ya gelen Bediüzzaman Said Efendi için Meclis’te “Hoşâmedî/Hoşgeldin” merasimi yapıldı.
12 Aralık 1922: Lozan heyeti başkanı İsmet Paşa’nın “Konferansta ileri sürülen teklifler ve bu tekliflere karşı görüş isteyen” telgrafına, Mustafa Kemal’in cevabı: “Nerede durmak lâzım geleceğini, parlak zekânız ve kuvvetli muhakemeniz kestirebilir.”
19 Ocak 1923: Bediüzzaman Said Nursî, mebuslara hitaben 10 maddelik bir “Beyannâme” neşretti.
7 Şubat 1923: Günlerden Çarşamba. M. Kemal, Balıkesir Zağnos Paşa Camii minberinden halka hitap etti.
16 Şubat 1923: İsmet Paşa başkanlığındaki delege heyeti, Lozan’dan İstanbul’a geldi. (Devamı var)