Nihaî anlaşmanın (1923) yüzüncü yılı vesilesiyle bir kez daha gündeme gelen Lozan Antlaşması’na dair ortaya çeşitli belgeler konuluyor, bilgiler, yorumlar serd ediliyor.
Bu sebeple, biz de kendi penceremizden meseleye bakarak, hem açık, hem de gizli Lozan görüşmeleri hakkında şimdiye kadar ulaşabildiğimiz bilgi ve belgeleri burada dikkat nazarlarında takdim etmek istiyoruz.
Şunu hemen başta ifade edelim ki, uluslararası yazılı-resmî hukuka göre, Lozan Antlaşmasından önce “Türkiye Devleti” henüz yoktu. Türkiye hükûmeti, yahut Ankara hükûmeti vardı.
Keza, Lozan’da kabul edilecek olan yeni Türkiye Devleti’nin başkenti de, yine söz konusu nihaî antlaşmadan sonra Büyük Millet Meclisi kararıyla “Ankara” olarak kabul ve tasdik edildi. (Görüşmeler esnasında, başka tekliflerin olması sebebiyle şiddetli münakaşalar da yaşandı.)
*
Osmanlı’dan sonraki yeni Türkiye’ye “devlet statüsü”nü kazandıran Lozan Antlaşmasının açık hükümleri, metinleri, hatta son anda kabul edilen “Mübadele Protokolü” gibi ek maddeleri de ortada. Bunları hemen herkes birçok kaynaktan bakıp görebilir, okuyup öğrenebilir.
Asıl kritik ve merakları tahrik eden nokta, Lozan’da gizli görüşme ve anlaşmaların olup olmadağını hususudur.
Burada hemen ifade edelim ki, Lozan’da kat’i sûrette gizli görüşmeler de yapıldı, gizli anlaşmalara da varıldı.
İlerleyen bölümlerde açıkça görüleceği üzere, ulaşabildiğimiz muhtelif kaynaklardaki bilgi ve delillere toplu halde bakıldığında, “Gizli Lozan” hakkında en ufak bir şüpheye dahi yer kalmadığı görülecektir. Akıl ve insaf sahiplerinin bu noktada herhangi bir tereddütleri kalmayacaktır.
Tabiî, konuya dair inatçı ve bağnazca yaklaşımlar, peşin hükümler, siyasî ve ideolojik saplantılar bahsimizden hariçtir. Böyleleri için ne yaparsanız yapın nafiledir, beyhudedir.
*
Konuya dair kaynaklardan biri, o dönemin en önde gelen şahitlerinden biri olan Kâzım Karabekir Paşanın sözleri, notları, itirazları ve bilhassa kitaplara geçen beyanlarıdır. Kaynaklardaki ayrıntılı bilgileri daha sonraki bölümlerde göreceğiniz Karabekir Paşanın bir tesbiti şudur: Lozan Antlaşması meselesinin gündemde olduğu esnada, Mustafa Kemal şunları söylüyor: “Önce din ve namus telâkkisini kaldırmalıyız. Partiyi, bunu kabul edenlerle kuvvetlendirmeli ve bunları çabuk zengin etmeliyiz. Bu suretle, kalkınma kolay ve çabuk olur.”
Karabekir Paşa, aynı yöndeki sözleri, daha sonra İsmet Paşa’dan da bizzat duyduğunu ifade ettikten sonra, bu yöndeki umumî havanın Lozan ile bağlantılı olduğu ve orada gizli bazı kararların alınmış olduğu kanaatine varıyor.
Bunu üzerine, İsmet Paşanın yüzüne de söylediği “Dinsiz bir millet yaşayamaz” kanaatiyle, hayatında yeni bir karar alıyor: Yolunu “Lozancı” ekipten ayırmak sûretiyle, yeni bir siyasî arayışın içine giriyor. Nitekim, bilâhare başına geçtiği Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nı kurma gerekçesini de söz konusu gerekçelere dayandırıyor.
*
Gizli Lozan’a dair bir diğer kaynak, ilk dönem Başbakanlardan “Hamidiye Kahramanı” Rauf Orbay’ın anlattıklarıdır. O da, aynen Karabekir Paşanın söylediklerini teyid eden beyanlarda bulunuyor. Kitaplara geçen bir ifadesi aynen şöyledir: “İsmet, Lozan’dan sonra, Hilâfetin artık ne şekilde olursa olsun Türkiye’de devamına müsaade edilmeyip, derhal kaldırılması fikrini tamamıyla benimsemiş bulunuyordu.”
*
Bir başka kaynak, tarihçi Mustafa Armağan’ın yayınladığı bilgi ve belgedir ki, bu da İngiltere Kralı V. George’un sözlerine dayanıyor. Hilafetin kaldırılmasına (3 Mart 1924) dair hazırlanan kanun tasarısına atıfta bulunan Kral, Avam Kamarası’nda yaptığı açış konuşmasında, Lozan’ı ilgilendiren bir kànun tasarısının derhal görüşülmek üzere Parlamentonun gündemine geleceğini belirttikten sonra şu çarpıcı cümleyi sarf eder: “Bu tasarı kabul edilir edilmez, Lozan Antlaşması onaylanmış olacak ve yeni bir çağ açılacak.” (CAB/23/46, s: 424)
(Devamı var)