Bediüzzaman “canavar”a benzettiği menfaat üzerine dönen siyasetin özelliklerinden birini, “Lisan-ı siyasette lâfız mananın zıddıdır” diyerek ifade eder. Ve örnekler verir:
“Zulüm, başına adalet külâhını geçirmiş. Hıyanet, hamiyet libasını (elbisesini) giymiş. Cihada bağy (isyan) ismi takılmış. Esarete hürriyet namı verilmiş. Ezdad (zıtlar) suretlerini mübadele (değiş-tokuş) etmişler.”
(Mektubat, Hakikat Çekirdekleri-35)
Sonraki dönemde bu listeye “İstibdad-ı mutlaka cumhuriyet namı verilmiş” diyerek yeni bir madde daha eklemişti Said Nursî.
Gerek Osmanlının son döneminde, gerek cumhuriyet sonrasında siyasete de yansıyan genel tabloyu özetleyen bu örnekler halihazırda yeni versiyonlarıyla vizyonda.
Meselâ dillerden düşmeyen demokrasi, 21 senedir iktidarı ellerinde bulunduranlarca sadece kendi iktidarları ve taraftarları için geçerli olacak şekilde kullanılıyor. Keza millî irade kavramı da.
Halbuki demokrasi iktidarıyla ve her görüşten muhalefetiyle toplumdaki farklı kesimlerin tamamını içine alan bir sistemdir.
Millî irade de yalnızca iktidarı değil, sandıktan çıkan tablonun genelini ifade eder.
Çok tekrarlanan meşhur deyişle iktidar her rejimde var, ama hür muhalefet sadece demokrasilerde olur. Ve muhalefet aynı zamanda demokratik bir iktidar alternatifidir. Bugünkü iktidar yıpranıp halkın oyları ile indirildiğinde nöbet muhalefete intikal eder.
Bir taraftan demokrasi söylemleri dillendirilirken, diğer taraftan muhalefet bilhassa son seçimlerde hep yapıldığı üzere “hain, düşman, terörist” ilan edilirse, eleştiriler siyasî baskılarla ve yargı sopası kullanılarak susturulmaya, sindirilmeye çalışılırsa hangi demokrasiden söz edilebilir ki?
Özellikle demokratik dünyada başka bir örneği bulunmayan yeni yönetim sistemine geçildikten sonraki durum, muhalefetin alabildiğine etkisizleştirilmeye çalışıldığı ve demokratik dengeyi sağlayacak yargı, yasama, üniversite, medya, STK’lar gibi diğer kurumların ve toplum dinamiklerinin de iktidara bağımlı hale getirildiği bir yapı ile, çok parti görüntüsü altında tesis edilen tek partiye dayalı bir tek adam rejimini ifade ediyor.
Üstadın “İstibdat ne şekilde olursa olsun, meşrutiyet libası giysin ve ismini taksın, rast gelsem sille vuracağım” sözü bu rejim için de geçerli.