Ege’nin sayılı âlimlerinden olan Emin Hoca, Nur talebelerini sever ve sık sık Hüseyin Sel’in dükkânını ziyaret ederdi.
Biz Hüseyin Sel’in dükkânına gidince elini öper duasını alırdık ve her seferinde “Hüseyin, bu tullâb-ı Nurdan mı?” diye sorar. “Evet” deyince; “Belli belli” diye iltifat ederdi. Emin Zeyrek Hoca, hem Üstad Hazretlerini ziyaret etmek hem de onun Mehdî olup olmadığını anlamak için Isparta’ya gider. Fakat Üstad Hazretleri onu bir türlü kabul etmez. Üç gün Isparta’da kalır fakat görüşemez. Çünkü Üstad Hazretleri şöyle demektedir: “Bizi ziyarete gelen ya hayat-ı dünyeviye cihetinde gelir, o kapı kapalıdır. Veya hayat-ı uhreviye cihetinden gelir o cihette iki kapı var. Ya şahsımı mübarek ve makam sahibi zannedip gelir. O kapı dahi kapalıdır. İkinci cihet sırf Kur’ân-ı Hakîm’in dellâlı olduğum cihettedir. Bu kapıdan girenleri ale’r-re’si ve’l-ayn kabul ediyorum.”
Bununla ilgili bir hatıra: Merhum Kutlular Ağabey, Manisa’da askerlik yaptığı dönemde (Risale-i Nur’u orada tanımıştır) Üstad’ı ziyaret etmek ister. Ancak Emin Hoca, “Üstad, beni âlim olduğum halde kabul etmedi; sizi niye kabul etsin?” diyerek ona mâni olur. Kutlular Ağabey “Bize de mâni oldu.” diyerek gülerek anlatırdı.
Ege’nin sayılı âlimlerinden olan Emin Hoca’nın cenaze namazını kılmayı ve güzel bir köy olan Yuntdağı mezarına kadar gidip defnetmeyi ve dua etmeyi Cenab-ı Hakk bize ihsan etti. Nur içinde yat aziz Hocam! Allah rahmeti ve şefkatiyle muamele etsin.