Sonunda Suriye’deki BAAS diktatörlüğü de yıkıldı. Memleketi harabe haline getiren, kan ve gözyaşı ile dolu bir iç savaştan sonra ordunun savaşmayı reddetmesiyle yüzbinlerin hayatı kurtuldu ve yönetim kısa sürede değişti.
Rejimin değişmesinde Rusya’nın Ukrayna batağına saplanması en etkili sebep oldu. İsrail’e verdiği sınırsız destek sebebiyle dünya kamuoyunun karşısına geçtiğini gören ABD de, imajını hiç olmazsa burada düzeltmek için karar değiştirmek zorunda kaldı. Hareketin öncüsü olan HTŞ, radikal olmadığı hususunda Suriye halkını ve bölgedeki büyük güçleri ikna etti. Yapılan başka mutabakat var mı? Onu da zaman gösterecek.
Bilindiği gibi BAAS Arap milliyetçisi ve sosyalist bir parti. İhtilâllerle Irak ve Suriye’de iktidara geldi. Suriye’de ilâveten Sünnilere göz açtırmayan koyu bir mezhepçilik de vardı.
BAAS iktidara gelirken kimler yardımcı olmadı ki? Suriye’yi Haçlı savaşlarından itibaren kendilerinin sayan Fransızlar, özellikle Fransız komünistleri. “Müslümanlar demokrasi ve hürriyete lâyık değil” diyen diğer Avrupa. En etkilisi ise Sovyet komünistleriydi. Türkiye’deki desteği de unutmamak lâzım. O belgeler de ortaya çıkacak bir gün.
Ancak bütün bunların halkta karşılıkları pek yoktu. Halktaki desteği ise “daha dindar, daha İslâmcı bir hükümet” hayaliyle mevcut yapıyı beğenmeyenler sağladı.
Sovyet tarzı ve ilâveten mezhepçi bir diktatörlük başlayınca halk uyandı, ancak geç kalmıştı. Seksenli yıllardaki halkın tepkisi ve katliam ile bastırılan gösterileri unutmak mümkün değil. Hafız Esad, şimdi 3-5 saatte el değiştiren Hama şehrini hava kuvveleri ve topçu ateşi ile neredeyse haritadan silmişti. Bir iki haftada kırk binin üzerinde insan katletmişti.
Ancak şunu da unutmamak gerekir ki, silâhlı ayaklanmalar maksadının aksine BAAS diktatörlüğünün ömrünü hep uzattı. Yönetim her hareketi vatan, millet, İsrail ve ABD gibi uydurma gerekçelerle istismar etti ve bütün ülkeyi demir yumruğu altında ezdikçe ezdi.
Kaderin hükmünü bilemiyoruz, ama silâhlı ayaklanmalar olmasaydı Berlin Duvarı ve Sovyet Komünizmi ile birlikte BAAS diktatörlükleri de yıkılıp gidecekti.
Şimdi yeniden yapılanma, tamir ve yaraları sarma zamanı. Evet halk altmış senelik idamların, katliamların ve işkencelerin hesabını mutlaka sormak isteyecek. Ancak asla intikam şekline dönüşmemeli. Bediüzzaman Hazretlerinin Osmanlı Meşrutiyeti başında söylediği gibi “Avf-ı umumî ve sulh-u umumî” mutlaka gerekli.
Yeniden yapılanmada büyük güçler, verilen sözler ve mutabakatlar önemli. Ancak Suriye halkının bilmediği ve kabul etmediği hiçbir mutabakatın ülkeye ve bölgeye barış ve huzur getirmeyeceğini bilmek gerekiyor.
Komünizmden kurtulup diktatörlüklere son veren Doğu Avrupa ülkelerine bakalım. Hepsi de başta ekonomi ve insan hakları olmak üzere problemlerini çözmüşler sefaletten kurtulmuşlar, barış ve huzur içindeler. Nasıl başardılar? Çok basit: İnsan hak ve hürriyetlerine saygılı âdil ve çoğulcu bir demokrasi.