İsrail güçleri Gazze’ye acımasızca saldırmaya devam ediyor.
Neredeyse taş üstünde taş bırakmadı. Son rakamlara göre on binin üzerinde kadın, çoluk-çocuk, ihtiyar katledildi. On binlercesi de yaralı ve sakat kaldı. Sayının nerede duracağını kimse bilmiyor.
Görünüşte ya da dünyaya gösterilen sebep: 7 Ekim’de Hamas’ın sivil ve askerlere saldırması ve rehineler alması. Gerçekte ise savaş, saldırı ya da kuşatma yıllardır ara vermeden bütün dünyanın gözü önünde zaten devam ediyordu.
Daracık bir alana sıkıştırılan ve çembere alınan adeta gırtlağı sıkılan Gazzeliler her geçen gün biraz daha nefessiz bırakılıyordu. Çaresiz yapacakları hamle için fırsat kollanıyordu. Nihayetinde İsrail’in beklediği an geldi.
Netanyahu’nun anayasaya aykırı otoriter kanun teklifleri İsrailliler tarafından da sert bir muhalefetle karşılaşınca konuyu saptırmak için Filistin ve Gazze meselesini tahrik etti. Döktüğü kanın kendisini kurtaramayacağını nihayetinde görecek.
Yıllardır devam eden abluka ve ölümler ve İsrail’in yaptığı son katliamdan sonra artık savaşı kimin önce başlattığının ve kimin hatalı olduğunun çok da önemi yok. ABD ve bir kısım Avrupa ülkeleri her zamanki gibi İsrail’e sınırsız desteklerini ilan ettiler. ABD son yıllarda Irak, Afganistan, Suriye ve Ukrayna’da kaybettiği itibarını güya telafi edecek. Böyle giderse daha da çok itibar kaybedecekler.
Gerçekte esas problem İslam Ülkelerindeki dağınıklık. Askeri çözüm İslam dünyası için şimdilik çözüm değil ancak siyasi olarak yapılacak çok şey var. Maalesef İslam dünyasında demokrasi hususundaki büyük eksiklikler Müslüman halkın ve ilim ehlinin görüşlerinin yönetimlere tesirini yok ediyor.
Türkiye’de eskideki hem Batı’ya hem de İslam dünyasına itimat veren ve onların iç işlerine karışmayan, derleyici toparlayıcı demokrat gelenek de olmayınca işler daha da zorlaşıyor.
İsrail demokrasi nimetinden kendisi istifade ediyor. Filistinliler ise 2006 yılından bu yana aralarındaki ihtilaflardan dolayı maalesef seçim yapamadılar. Demokrasi ya da istişare olmadığı için Hamas’ın ve diğerlerinin aldıkları kararlar da sağlıklı değil. Diğer İslam ülkeleri de çok farklı değil.
Bediüzzaman Hazretlerinin İsrailoğulları için ayette bahsedilen “zillet ve meskenet” ile ilgili bir soruya verdiği cevaptan anladığımız kadarıyla: tarihteki zilletleri hayat hırsı ve dünya sevgisinde aşırıya gitmelerindendir. Filistin meselesindeki saikin farklı olduğu izah edilerek bu durumun geçici olduğu ifade edilir.
Bizlerdeki güzel hasletlerin bazıları onlara maalesef onlardaki kötü hasletler de bizlere geçmiş. Bütün Müslümanlar olarak önceki peygamberlerin, Mirac’ın ve onların takipçisi İslam kahramanlarının meşveret ve şuraya tabi olan adil devlet adamlarının miraslarına hakkıyla sahip çıkamadık. İslam Birliği ve ittifakını sağlayamadık.
Ancak şunu da unutmamak gerekir ki, İsrail devletinin zulümde sınır tanımaması İslam dünyasının derlenip toparlanmasına sebep olacağını ve zulmün geçici galibiyetinin sonunun çok yakın olduğunu gösterir. Zillet ve meskenet yine yerine dönecektir.
Yöneticilerinin hatalarına ve dünyanın duyarsız kalması gibi bütün olumsuzluklara rağmen mazlum Filistin Halkının mücadelesi tarihin en büyük mücadelelerinden birisidir. Nihayetinde muvaffak olacaklarının en büyük göstergesidir.