Üstad Hazretleri 25. Lem’anın 24. Deva’sında hasta çocuk ve ihtiyarlara bakmanın dünyevi ve uhrevi mükâfatının pek çok olduğunu zikretmektedir.
Sıhhat nasıl ki çok büyük bir nimettir, aynı zamanda hastalık da eğer şekva değil de sabır ve şükür ile mukabele edilse aynen sıhhat gibi hatta ondan daha fazla (uhrevi mükâfatı olduğu için) bir nimettir.
Hasta olan kişi bu hastalığı ile günahlardan uzaklaşıp sabır ve şükür etmek şartı ile menfi ibadet olarak defter-i a’mâline çok mühim sevaplar kazandırır. Bu hususu Üstad 2. Lem’a şöyle izah eder: “Evet, ibadet iki kısımdır: Bir kısmı müsbet, diğeri menfi. Müsbet kısmı malûmdur. Menfî kısmı ise, hastalıklar ve musibetlerle, musibetzede zaafını ve aczini hissedip, Rabb-i Rahîm’ine ilticakârâne teveccüh edip, Onu düşünüp, Ona yalvarıp halis bir ubudiyet yapar.”
Çocukların hastalıklarını da, vücutlarına adeta bir idman olduğunu beyan eder. Bu mevzu ile alakalı olarak 24. Deva’da Üstad, şöyle izahat yapmış: “Ey masum hasta çocuklara ve masum çocuklar hükmünde olan ihtiyarlara hizmet eden hasta bakıcılar! Sizin önünüzde mühim bir ticaret-i uhreviye var. Şevk ve gayretle o ticareti kazanınız. Masum çocukların hastalıklarını, o nazik vücutlara bir idman, bir riyazet ve ileride dünyanın dağdağalarına mukavemet verdirmek için bir şırınga ve bir terbiye-i Rabbaniye gibi, çocuğun hayat-ı dünyeviyesine ait çok hikmetlerle beraber ve hayat-ı ruhiyesine ve tasaffi-i hayatına medar olacak büyüklerdeki keffaretü’z-zünub yerine, manevî ve ileride veyahut ahirette terakkiyat-ı maneviyesine medar şırıngalar nev’indeki hastalıklardan gelen sevap, peder ve validelerinin defter-i a’mâline, bilhassa sırr-ı şefkatle çocuğun sıhhatini kendi sıhhatine tercih eden validesinin sahife-i hasenatına girdiği, ehl-i hakikatçe sabittir” demektedir. (Lem’alar, s. 497)
Ayrıca hasta ve bakıma muhtaç hale gelmiş ihtiyar ve ihtiyarelerin bakımının da ne derece sevaplı olduğunu şöyle izah eder: “İhtiyarlara bakmak ise, hem azîm sevap almakla beraber, o ihtiyarların –ve bilhassa peder ve valide ise– dualarını almak ve kalplerini hoşnut etmek ve vefakârâne hizmet etmek, hem bu dünyadaki saadete, hem ahiretin saadetine medar olduğu, rivâyât-ı sahiha ile ve çok vukuat-ı tarihiye ile sabittir. İhtiyar peder ve validesine tam itaat eden bahtiyar bir veled, evlâdından aynı vaziyeti gördüğü gibi; bedbaht bir veled, eğer ebeveynini rencide etse, azab-ı uhrevîden başka, dünyada çok felâketlerle cezasını gördüğü, çok vukuatla sabittir.”
Üstad Hazretleri, ihtiyar ve hasta ebevni olanın onları bakmasının uhrevi faideleri yanında dünyevi ecir ve mükâfatı olduğunu bir talebesini misal vererek anlatıyor: “Ahiret kardeşlerimden Mustafa Çavuş isminde bir zat vardı. Dininde, dünyasında muvaffakıyetli görüyordum, sırrını bilmezdim. Sonra anladım ki o muvaffakıyetin sebebi: O zat ise, ihtiyar peder ve validelerinin haklarını anlamış ve o hukuka tam riayet etmiş ve onların yüzünden rahat ve rahmet bulmuş, inşallah ahiretini de tamir etmiş. Bahtiyar olmak isteyen ona benzemeli.”