Gazetemizin değerli karikatüristi muhterem İbrahim Özdabak, 31.08.1983 yılında bir Can Kardeş okuyucusu olarak, bana bir mektup gönderme lütfunda bulunmuştu.
O yıllar dergiye karikatür ve resim çalışmalarımı gönderirdim. O kadar ki, bir sonraki sayıyı, hasretini çektiğimiz bir dost gibi bekler; elimize ulaştığında da bir o kadar sevinirdik. Çalışmalarımızın yayınlanması bize heyecan ve cesaret verirdi. O heyecanla İbrahim Özdabak Ağabeye tavsiyelerini istediğim bir mektup yazmıştım. Gençlik buluşmaları ile Yeni Asya’nın yeni bir hamle yaptığı şu günlerde, bir hatıra olarak o mektubun tavsiyeler ve yol gösterici bölümünden sonra asıl önem arz eden kısmını aşağıya aynen alıyorum:
“Aziz kardeşim Hasan, binler selâm.
Mektubunu ve bir adet çalışmanı aldım. Sana dergimizin mahdut köşesinden kısacık seslenmek yerine bu mektupla cevap veriyorum.”
“Bizim camiada resimle uğraşan kişi nadir bulunur. Ve bu eksikliği basın olarak senelerdir çekmekteyiz. Ehl-i küfür bu sahada bol eleman yetiştirerek saf zihinleri bulandırmışlar ve karşılarında hiçbir mukavemet görmemişlerdir. Yaralarımızın bir kısmı da bundan ileri gelmektedir. Yine bu sahayı onlara bırakırsak, alıp başlarını dörtnala gideceklerdir.
Bu durumda sen eğer hizmet edebileceğine inanıyorsan en doğru kararı vicdanın verecektir. Başkalarının düşüncelerine ihtiyacın olmayacak.
Can Kardeş dergisi senelerce önce planlandığı halde ressam yokluğundan senelerce inkıtaa uğramıştır. Zaman zaman dışarıdan getirilen ressamlar intibak edememiş ve ayrılmışlardır. Bazen üç dört kişinin işini yapmak zorunda kalmışımdır.
Bütün bunlar, muhtaç olduğumuz elemanı yetiştiremediğimizdendir.
Hat ayrı bir güzel, tezhip ayrı bir güzel, Sani-i Zülcelâl’in kâinattaki nakışlarını resmetmek ayrı bir güzel…
Ve bu yolda hizmetin ne derece olacağı ise vicdanında…
Tekrar tekrar selâmlar.”
Bu mektubu, gazetemizin gençlere olan çağrısına bir katkıda bulunması niyetiyle nazarlara sunmak istedim. İbrahim Özdabak Ağabeyin bahsettiği boşluk sadece resim sahasında değil; nereyi ihmal edersek orası bir boşluktur. Dâvâsını en iyi ifade eden kazanır. Bunun için resim, hikâye, roman, makale, müzik, sinema gibi alanlar birer ifade vasıtalarıdır. Bize tevdi edilen istidatlarımızı inkişaf ettirerek Cenâb-ı Hakk’ın rızasına uygun olarak kullanmak vebalimizdir.
Risale-i Nur eserleri bütün çalışmalarımıza Kur’ânî bir muvazene ve iman estetiği kazandıracak müthiş bir potansiyeldir. Âhir zamanda her alanda dengeleri tutturmanın ne kadar zor olduğunu yakinen biliyoruz. Bir taraftan iman ilmini tahsil ederken, diğer taraftan da bu tahsilden hâsıl olan birikimlerimizi de müştaklara ulaştırmak boynumuzun borcudur.