Yargıtay’ın geçen ay ByLock hakkında verdiği kararın hukuk ve adaleti mi, yoksa konjonktürel gücün yansımalarını mı temsil ettiği yönündeki tartışmalar bir süredir devam ediyor.
Yargıtay 16. Dairesi; herhangi bir zaman diliminde bir kişinin ByLock programını hiç kullanmasa, başka birisiyle bu program üzerinden hiç görüşme yapmamış olsa dahi, telefonunda By Lock yüklü olmasının, o kişinin “FETÖ-PDY” üyesi olduğunun kabulü için yeterlidir mealinde bir karara imza attı.
Şüphesiz yargı kararlarının doğruluğu, zamanlar üstü doğruluğunun teyit edilmesi ile de oldukça alâkadardır. Yani bugün verdiğiniz karar, meselâ yirmi yıl sonra da doğruysa, verilen kararın isabetli ve hakkaniyetli olduğundan bahsedilebilir.
Yargıtay’ın ByLock kararının ülkenin hakim güçlerinin gölgesinin etkisi altında alınan taraflı bir karar olduğu kanaatindeyim. Yargıtay’ın kararının aşağıdaki şekilde gelmesi adaletli olurdu: “Telefonunda ByLock programı yüklü olanların mesajlaşmalarında suç unsurlarına rastlananların suçlu olduğuna hükmedilecektir. Telefonunda hasbelkader ByLock programı yüklü, ama hiçbir şekilde kullanmamış, kullandıysa dahi herhangi bir suç unsuruna rastlanmayanların suçsuz olduğuna karar verilmiştir.” Türkiye bu noktaya elbette gidecektir, ama buraya gidinceye kadar binlerce insan da hapishanelerde mağdur olmaktadır. Bir insan hayatının 70 yıl olduğunu düşünürsek, 70x360 = 25200 gün yapar. Hapishanede 25000 kişi ByLocktan yukarıda bahsettiğimiz iki şekilde yatıyorsa, her gün bir kişiyi suçsuz yere idam ediyorsunuz demektir.
Kendimizi bir an o insanların yerine koyacak olursak, bundan 20 yıl sonra o hapisteki insanın çocuğunun ya da torununun ‘Anne, nine, dede sen niye hapiste yattın?’ sorusuna, ‘Telefonumda hiç kullanmadığım halde bir program yüklüymüş o sebeple şu kadar süre hapis yattım’ diye cevap verse, bu durum bırakın modern zamanları, Cilâlı Taş Devri’nde bile haklı görülemez.
Suçlu olanı içeriye aldın, suçsuzu da artık dışarı bırak be kardeşim, telefonunda bir dönem ByLock yüklüymüş diye bu insanları daha ne kadar içeride tutmayı düşünüyorsunuz?
Ayrıca belirli bir tarihte, telefonunda ByLock yüklü eski yeni üst düzey siyasetçilere hiç dokunulmazken, arkasında siyasî güç bulunmayan alt tabaka insanlara dokunulması adalet gücünün tek yönlü bir şekilde kullanıldığı izlenimi doğuruyor.
Yani, devlet memurlarına “FETÖ” ile ilgili uygulanan prosedür, AKP içinde bugün uygulansa kuvvetle muhtemel ki bir çok milletvekili değil vekil olmayı işsiz olacak.
Aynı kanunun, keyfi bir şekilde, farklı farklı kişilere farklı farklı, yani Jülide’ye farklı Jale’ye farklı uygulanması, olağanüstü hal dönemlerinin en tipik özelliklerindendir. Zaten buna adalet de denmez.
Yine bu dönemlerde gözaltına alınıp hapse atılan insanlara hadi suçsuz olduğunu ispatla denmektedir. Bu, “Her insan suçsuz olduğunu ispatlayana kadar suçludur” uygulaması da, bu dönemlerin tipik özelliklerindendir.
Haklı haksız verilen her kararın üzerinde bir adalet vardır. O da Allah’ın (cc) adaletidir ve bir gün illa ki tecelli eder.
İmhal edilir, ama ihmal edilmez.