Maalesef, dünyanın pek çok ülkesinde mültecilere iyi davranılmıyor.
Geçmişte, Avrupa ülkelerinden gelen bu yöndeki haberler karşısında hüküm vermek, Avrupa ülkelerini tenkit etmek kolaydı; ama benzer bir durum artık ülkemizde de yaşanıyor. Suriye’deki savaşın sonrasında 3 milyondan fazla mültecinin kısa bir müddet içinde ülkemize gelmesi beraberinde mülteci tartışmasını da getirdi.
“Medyada Mülteciler: Hak Odaklı Habercilikte İyi Örnekler” panelinde yapılan konuşmalar mültecilerin karşı karşıya kaldıkları haksızlıkları gündeme taşımış. Hrant Dink Vakfı’nda gerçekleştirilen panelin moderatörlüğünü yapan İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi (İGAM) Başkanı Metin Çorabatır, medyada mültecilere yönelik ayrımcılık ve nefret söyleminin büyüklüğünü ve bununla mücadele yöntemlerine dikkat çekmiş.
Panelde konuşan İngiliz, The Media Wise Trust’ın Kurucusu ve Direktörü Mike Jempson, sığınmacıların ve mültecilerin medyada adil ve doğru bir şekilde temsil edilmesi gerektiğine dikkat çekerek, mülteci toplulukların medya ile etkileşiminin teşvik edilmesi gerektiğini söylemiş. İngiliz gazetelerinde İslâm, Müslüman ve mülteci karşıtı haber örneklerini gösteren Jempson, “İngiltere’de gazete manşetlerinde mültecilerle ilgili akıl almaz haberler yer alıyor. ‘Mülteciler kuğuları, eşekleri çalıp yiyorlar’ veya ‘Artık balık kalmadı kirlilik değil mülteciler yüzünden bitti. Çünkü mülteciler balıkları çıkarıp yiyor’ ya da ‘İltica edenler balıkları avlıyorlar, İngilizlere balık kalmıyor’ gibi absürt haberler. Parklar biliyorsunuz, Kraliçenin mülkü olarak görülüyor. Dolayısıyla biz bu tür haberleri elimizden geldikçe çürütmeye çalışıyoruz, ama gazete sahipleri ne kadar bu tür haber yaparlarsa o kadar çok gazete satacaklarını biliyorlar” diye konuşmuş. (AA, 1 Temmuz 2019)
Medyada mültecilere yönelik nefret söylemini durdurmaya yönelik yaptıkları çalışmaları anlatan Jempson, şöyle devam etmiş: “Gazeteciler ve gazete yöneticileri daha çok siyasî liderlerin konuşmalarına ve abartılı istatistiklere bakarak haber yapıyorlar. Dolayısıyla siyasîlerin dili yansıyor haberlere. Hiçbir gazeteci haberin muhatabı olan mültecilerle birebir konuşmuyor. Biz de mülteci gazetecileri İngiliz medyası ile bir araya getirdik ve bu görüşmeden sonra taraflar birbirini daha iyi anladı bence, pozitif bir yansıması oldu. Mültecilere yönelik nefret söylemi bütün Avrupa’da kullanışlı bir söylem haline dönüştü ve bu çok tehlikeli. Avrupa’da bu nefret söyleminin en kullanışlı olduğu alanlardan biri de sosyal medya. Brexit’in mülteciler yüzünden olduğunu söyleyenlerden tutun Türkiye’nin gizlice AB’ye alındığı, AB’nin tamamen Müslümanlaştırılacağı iddiası Avrupa’da birçok yerel ve ulusal gazetede haber oluyor ve medya bunu köpürttükçe köpürtüyor.”
İngiltere örneğinde yaşananları duyunca nedense Türkiye’deki medyanın tavrı hatırlanıyor. Benzer haber ve yanlış yorumlar ülkemizde de yapılmıyor mu? Her kabahati mültecilerden bilen anlayış bütün insanlara kötü örnek olmuyor mu? Yaşadığımız ekonomik krizden dolayı mültecileri itham edenler dahi var. Yalan yanlış haberlerle mültecileri karalayanlar arasında siyasetçilerin olması ise ayrı bir çelişki...
Şunu görmek gerekir: Çok azı müstesna hiç kimse isteyerek kendi ülkesini terk edip mülteci olmayı göze almaz. Aksi halde “Bülbülü altın kafese koymuşlar. Ah vatanım, ah vatanım demiş” sözü kabul görmezdi... Dünya, mülteci meselesini kalıcı olarak halletmek istiyorsa bütün dünya için, bütün insanlık için hak, hukuk ve adalet talep etmeli. Âdil bir ülkede kim yaşamak istemez?